Bayramlar, toplumun durup nefes aldığı zamanlardır.” Rahmetli Bekir Abi (Coşkun) o enfes üslubuyla, kısa ama öz yazma yeteneği ile bayramı böyle tarif ederdi. Özelikle yaşı orta ve üzeri insanların daha bir mahzun, daha bir buruk karşıladığı anlardır “bayram sabahları”. Yahya Kemal’in o meşhur “Sessiz Gemi” şiirinde olduğu gibi, “Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden, birçok seneler geçti dönen yok seferinden” dizeleri ile özdeşleşir adeta! Bir de üstüne üstlük, hiçbir dönemde olmadığı kadar “politize olmuş/edilmiş”, neredeyse 7/24 “siyaset konuşan” bir topluluğa dönüşmüş olmanın üzüntüsü, gerginliği, lüzumsuzluğu, enerji kaybı! Başta Gazzeli çocuklar olmak üzere, hiç kimsenin bombalarla ölmediği, savaşların, terörün olmadığı bir dünya umuduyla; “enseyi fazla karartmadan” geçmiş bayramımız kutlu olsun,büyüklerin ellerinden…”

Deli/Halil Cibran

Vefatının (10 Nisan) 93. yıldönümünde, “Ortadoğu bilgesi” Halil Cibran’ı saygıyla anarken, “Deli” eserinden bir kesiti “bayramlık” olarak yollayalım istedik:

Nasıl delirdiğimi soruyorsun. Şöyle oldu: Tanrıların çoğu daha doğmadan çok uzun zaman önce bir gün, derin bir uykudan uyandım ve bütün maskelerimin —kendi yaptığım ve yedi hayatta taktığım maskelerin—çalınmış olduğunu gördüm, kalabalık sokaklarda “Hırsızlar, hırsızlar, Tanrının cezası hırsızlar,” diye bağırarak koştum. Erkeklerle kadınlar bana güldü ve bazıları korkup evlerine kaçtı. Ve pazar yerine vardığım zaman bir genç çatıda dikilip, “O bir deli” diye haykırdı. Onu görmek için yukarı baktım; güneş çıplak yüzümü ilk defa öptü. Ve kendimden geçercesine haykırdım, “Şükürler olsun, maskelerimi çalan hırsızlara şükürler olsun.” İşte böyle delirdim. Ve deliliğimde hem özgürlüğü hem güvenliği buldum; yalnızlığın özgürlüğünü ve anlaşılmazlığın güvenliğini, bizi anlayanlar bizden bir şeyleri tutsak ederler çünkü.

Ben senin gibiyim ey gece, karanlık ve çıplak; gündüz düşlerimin ötesinde yanan patikada yürürüm ve ne zaman ayağım toprağa dokunsa oradan dev bir meşe ağacı çıkar. –Yo, sen benim gibi değilsin ey deli; çünkü sen hâlâ kumda bıraktığın ayak izlerinin ne kadar büyük olduğunu görmek için arkana bakarsın. –Ben senin gibiyim ey gece, sessiz ve derin ve yalnızlığımın ortasında bir beşikte bir Tanrıça yatar ve Cennet’te doğan yalnızlığımda Cehenneme dokunur. – Yo, sen benim gibi değilsin ey deli, çünkü sen hâlâ acı karşısında ürperirsin ve uçurumun şarkısı seni korkutur. – Ben senin gibiyim ey gece, vahşi ve korkunç; çünkü kulaklarım mağlup ulusların çığlıkları ve yitirilmiş toprakların iç çekişleriyle dolu. – Yo, sen benim gibi değilsin ey deli, çünkü sen hâlâ kendi küçük benliğini kendine yoldaş alırsın ve dev benliğinle dost olamazsın.—Ben senin gibiyim ey gece, acımasız ve korkutucu; çünkü bağrım denizde yanan gemilerle tutuşur ve dudakların ölen savaşçıların kanıyla ıslanır. – Yo, sen benim gibi değilsin ey deli, çünkü sen hala bir iyilik meleği olma arzusuyla dolusun ve hâlâ kendi üstünde bir yasa yapmadın. –Ben senin gibiyim ey gece, sabırlı ve tutkulu; çünkü göğsümde solgun öpüşlerin kefenleriyle binlerce sevgili gömülü.—Öyle mi deli, sen benim gibi misin? Sen benim gibi misin? Ve bir ata biner gibi fırtınaya binebilir ve bir kılıç olup şimşeği tutabilir misin? 

–Evet, biz ikiz kardeşiz ey gece, çünkü sen evreni açığa çıkarırsın, ben ruhumu.”

NOT 1: Turan Güneş; 20 Temmuz 1974’te gerçekleştirdiğimiz “Kıbrıs Barış Harekâtı başlasın” anlamına gelen, aynı zamanda kızının adı olan “Ayşe tatile çıksın” sözü ile hafızlara kazınan efsane Dışişleri Bakanımız. 9 Nisan 42. vefat yıldönümüydü. Saygıyla, rahmetle, hasretle anıyoruz. Ruhu şâd olsun…

NOT 2: Sakıp Sabancı; sanayiciydi, zengindi, çok parası vardı; ama en mühimi, o hep halktan biriydi. “Angaralı da yamandır ağam” diye Vehbi Koç’a atıfta bulunurdu… 10 Nisan 31. vefat yıldönümünde, saygıyla, rahmetle anıyoruz. Ruhu şad olsun…

NOT 3: Meral Okay; ülkemizin aydın yüzü, yazar, oyuncu, senarist. (9 Nisan) 12. vefat yıldönümünde anıyoruz, saygıyla, rahmetle, özlemle…

NOT 4: Mareşal Fevzi Çakmak; Büyük Atatürk’le beraber ülkemizin 2 Mareşalinden biri. Harbiye Nazırı, Milli Eğitim Bakanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Genelkurmay Başkanı. Milli mücadelenin kazanılmasında büyük emeği olan bir kahraman. (10 Nisan) vefatının 74. Yıldönümüydü. Saygıyla, rahmetle, özlemle anıyoruz. Ruhu şad olsun…

NOT 5: Kemalettin Sami Paşa; 10. Kafkas Tümeni ve Kurtuluş Savaşının “Başat” Komutanlarından. Büyük Atatürk’ün “Nutuk’undan” anlıyoruz ki “Cumhuriyetin ilan edileceğini” ilk öğrenen birkaç kişiden birisi. 15 Nisan 90. vefat yıldönümünde, saygıyla, rahmetle anıyoruz.  Ruhu şad olsun…

FİLM: Taksi Şoförü. (Taxi Driver) Yön: Martin Scorsese . Başrollerde: Robert De Niro, Jodie Foster. Yapım Yılı:1976  

Vietnam savaşını yaşamış ve savaş dönüşünde New York’ta taksi şoförlüğü yapan Travis Bickle’ın hikâyesi. Bir büyük yönetmenin, yine bir büyük oyuncuyla bütünleştiği “muhteşem bir sinema” klasiği…

 

ROMAN: Bin Muhteşem Güneş – Khaled Hosseini. Türkçe Yayım Tarihi: Ekim/2008

Bir zamanların “Güneş gibi parlayan” ülkesi Afganistan’ın ve talihsiz Afgan halkının, çok kısa sayılabilecek bir sürede, “Ortaçağ yaşamına” dönüşümünün, yazarın kaleminden müthiş öyküsü. Okurken gözyaşlarınıza hâkim olamayacağınız bir başyapıt…

 

ŞİİR: Elveda Diyemedik– Abdülhak Hamit Tarhan (12 Nisan vefatının 87. yıldönümü anısına)

Yıldızsız bir geceydi

Bir dağ çiçeği gibi şimdiden hasretteydim

Sürgündüm çok uzaklardaydım

Ve gözlerindi sürgün sebebim

Çok çabuk çekildin hayatımdan

Kaderle el eleydin

Bense kederle sarhoş...

Yarım kalmıştı hikâyemiz

Göçmen kuşları gibi gelip geçtin bu şehirden

Belki de hayatımdan

Duymadın haykırışımı, acılarımı,

Benimsin sanmıştım uçtun avuçlarımdan

Tutamadım, gitme de diyemedim

Olamadın bir yıldızın kayışı kadar hayatımda

Zaman çok kısaydı bizim için

Yetmedi gözlerimizden yaşı silecek kadar

Ne de elveda diyebilecek kadar...

 

YANLIŞ: Öyle ki zaten!

DOĞRU: Zaten öyle

 

GÜNÜN SÖZÜ: “Üç çeşit insan vardır; Birincisi ekmek gibidir; her zaman ararsın bazen bulursun. İkincisi ilaç gibidir; ihtiyacın olduğunda ararsın pek az bulursun. Üçüncüsü mikrop gibidir; sen aramasan da olur, çünkü o seni ‘her zaman’ bulur! “ Çehov

ÜTOPYA: “Senin davanın gidişi fena, biliyor musun?” diye sordu Rahip. “Bana da öyle geliyor” diye cevapladı K… “Önceleri diyordum ki, iyi olacak. Şimdi kimi vakit kendim de bundan kuşku duyuyorum. Bilmiyorum, neye varacak sonu. Sen biliyor musun?” “Hayır!” diye cevapladı Rahip. “Ama korkarım, kötüye varacak. Seni suçlu görüyorlar… Hiç değilse şimdilik suçuna kanıtlanmış gözüyle bakıyorlar.” “Ama ben suçlu değilim” dedi K. “Bir yanlışlık olacak. Bir insan, insan olur da nasıl suçlu olabilir. Biz bu dünyada, birimiz ötekimiz gibi hep insan değil miyiz? “Orası öyle” dedi Rahip. “Ama suçlular böyle konuşur hep.” Franz Kafka/Dava

RÜYA: “Aklın uykusu canavarlar yaratır.” Francisco Goya

YALAN:Yeni bir araştırmaya göre, kamusal yozlaşma ve sahtekârlığın yaygın olduğu ülkelerde yaşayan bireyler daha fazla yalan söylüyor. Demokrasi ve siyasi özgürlükleri araştıran sivil toplum kuruluşları World Bank ve Freedom House’un 159 ülkeye dair yolsuzluk, vergi kaçırma ve hileli seçimlerle ilgili verileri temelinde yapılan araştırma, kötü yönetilen kurumların topluma düşündüğümüzden daha çok zarar verdiğine işaret ediyor. Sciencemag.org

DELİ: “Hepimizin kısmen deli olduğunu varsayalım. Bu durum bizi birbirimize açıklar, bir sürü muammayı çözerdi; şu an başımıza musallat olan onca zorluğu ve muğlaklığı basit ve net kılardı.” Mark Twain

HAYAT-MEMAT: “Bütün hayatı tutmak isteriz, hepsi kaçar avucumuzdan” Murathan Mungan

ŞADİ-İ ŞİRAZİ’DEN: Askere para ver ki o da icabında başını versin. Vermezsen o da başını alır savuşur, başka bir yere gider. Karnı tok yiğit şiddetle saldırır. Karnı aç yiğit ise şiddetle kaçar.

TEBESSÜM: Eczaneden, fevkalade pahalı bir müshil aldım. Kendi paramla bu kadar hızlı koştuğumu hatırlamıyorum!..