Herkes duysun ekibinden Gülsüm Yıldırım ve Rüstem Pehlivanlar yayımlamıştı yıllar önce; “Tatyos Efendi ve Gamzedeyim deva bulmam hikâyesi nedir? Rahmetli Barış Manço’nun yeniden düzenlemesi ile zirve yapan, her dinlediğimizde bizi hüzne, gama, eleme gark eden yahut kederlendiğimizde gözlerimiz dolu dolu dinlediğimiz Kemani Tatyos Efendi tarafından bestelenen “Gamzedeyim Deva Bulmam” isimli efsanevi eserin hikâyesi ne? Osmanlı’nın son dönemlerindeki musikişinaslarından olan Kemani Tatyos Efendi, eserleri günümüze kadar orijinal haliyle gelen ender sanatçılardandır. Konuşmayı çok sevmeyen Tatyos, halini ve hikâyesini kemanı ve eserleri ile anlatmıştır. Gamzedeyim Deva Bulmam isimli eserinin hazin hikâyesi de Tatyos’un hayatının özeti olarak karşımıza çıkmaktadır. Tatyos’un ve Gamzedeyim Deva Bulmam isimli eserinin acıklı hikâyesi maalesef Tatyos’un ölümünden sonra ortaya çıkmıştır. Babası Monakyan, Ortaköy Ermeni Kilisesi’nin musikişinaslarındandı. Tatyos Efendi de çocuk yaşta dayısından kanun dersi almaya başladı, sonrasında kemanda kendisini geliştirdi ve yüz yıldan uzun süredir dilden dile dolaşan “Gamzedeyim Deva Bulmam” eseri başta olmak üzere birçok kıymetli şarkısını bizzat kendisine ait beste ve güfteleri ile bize miras bıraktı. Tatyos Efendi 16 Mart 1913 tarihinde hayatını kaybetti ve “Tatyos, 1913 Çalgıcı” olarak kilise defterine kaydı yapıldı. Fakat asıl kayıt, ciğer dağlayan ve yürek sızlatan eserleriyle Anadolu insanının hafızasına yapıldı ve başta “Gamzedeyim Deva Bulmam” olmak üzere eserleri hiç eskimeden ve eksilmeden o günden bugüne ulaştı. Tatyos Efendi hikâyesi ile kendisinden yüz yıl sonrasını bile büyüledi. Pek konuşkan biri değildi. Onun ne düşündüğünü, neler hissettiğini yüzünden ve gözlerinden okuyabilen, anlayabilen birkaç dostundan başka kimsesi yoktu. Koltuğunun altında kemanı, tütünden sararmış bıyıkları, uykusuzluktan çökmüş gözaltları ile hayatın yükünü omuzlarında taşıyan, çocukluğundan beri dilini gönlüne hapseden, hissettiklerini dile vuramayan, kendisini ancak ve ancak kemanıyla anlatabilen biriydi o. Önceleri kıt kanaat düğünlerden temin etti geçimini. Daha sonra Galata'daki Pirinççi gazinosunda devam eden hayatı ve buradayken yaptığı besteler, semailer, peşrevlerle tanındı.”

Tatyos Efendi en fazla, en yakın iki dostu yazar-gazeteci, besteci Ahmet Rasim Bey ve gazinodan arkadaşı kemençeci Vasili ile vakit geçirirdi. Bir akşam Beyoğlu'nda Ahmet Rasim, Vasili ve Tatyos Efendi, “Ehl-i aşkın neşvegah-ı kuşe-i meyhanedir”  ile başlattıkları musiki meşkine, “Bilsen ne bela geçti şu biçare serimden” semaisiyle devam ettiler. Tatyos Efendi bu gece bir başka çalıyordu. Daha önce görülmemiş, duyulmamış bir keder halindeydi sanki. Keman onun yerine konuşuyor, adeta ağlıyordu. Gece nihayete ererken meyhanede birkaç müşteri ve sandalyeleri toplayıp yerleri süpüren birkaç çocuktan başka kimse kalmamıştı. Vasili ve Ahmet Rasim Bey de tam gitmeye hazırlanırken Tatyos Efendi kemana uzanmış, sanki saatlerdir çalan o değilmiş gibi kemanı omzuna yerleştirip, hafifçe başını kemana eğerek, dudaklarında acı bir tebessümle o ana kadar duyulmamış, Gamzedeyim Deva Bulmam isimli o uşşak şarkıya giriş yaptı.”

Gamzedeyim deva bulmam/Garibim bir yuva kurmam/Kaderimdir hep çektiren/İnlerim hiç reha bulmam

Elem beni terk etmiyor/Hiç de fasıla vermiyor/Nihayetsiz bu takibe/Doğrusu takat yetmiyor

Ehl-i dilin yoktur kadri/Uğraşma gel Tatyos gayri/Eserin çok kıymetin yok/Git talihine küs bari

Tatyos, kemanı omuzundan indirdiğinde hiç kimsenin tek bir kelime edecek hali yoktu. Vasili hıçkıra hıçkıra ağlıyor, Ahmet Rasim gözlerini boşluğa dikmiş, kendisinde ağlayacak takât arıyordu. Meyhanede kalanlar da gözyaşlarını birbirlerine sezdirmeden silmeye çalışıyorlardı. Birkaç hafta içinde İstanbul'da bu şarkıyı ezberlemeyen ne hanende ne sazende kaldı. Tatyos Efendi, koca bir ömrü birkaç dizelik bir şarkıya sığdırmıştı. Gamzedeyim Deva Bulmam hikâyesi o gün itibariyle tüm İstanbul’da merak edilmeye başlandı. Tatyos Efendi, “Gamzedeyim Deva Bulmam” eserini ilk kez söylemesinden bir ay sonra ince hastalığa yakalandı. Daha doğrusu evveliyatında da var olan veremi tekrar nüksetti. Yıllardır onu suskunluğa gark eden kara sevdası artık dayanılmaz hale gelmişti.

Ahmet Rasim, Tatyos Efendi’nin halinden ne olduğunu hissediyordu fakat Tatyos Efendi sorularını cevapsız bırakmakta ısrar ediyor, derdini anlatmıyordu. Ahmet Rasim her ne kadar Tatyos’un son şarkısı Gamzedeyim Deva Bulmam şarkısının sözleri sayesinde olan biten hakkında çıkarımlar yapabiliyor olsa da bilmeceyi bir türlü çözemedi. Kısa bir süre sonra da göçünü toplayıp bu diyardan gitti Tatyos. Ölümünden sonra adı kilise defterine şöyle işlendi: Tatyos, 1913, Çalgıcı. Tatyos Efendi’nin naaşı Kadıköy'de bir kilisenin ayin salonuna getirildi, iki elin parmaklarını geçmeyen kalabalığa ibretle bakan Ahmet Rasim, daha dün Galata'da, Beyoğlu'nda onu dinlemek için yüzlerce kişinin akın ettiği salonları düşününce insanların vefasızlığına hayıflandı. En yakın dostu böyle mi uğurlanacaktı? Cenazesinde üç bacısı, dul eşi, Ahmet Rasim, Vasili, kendisiyle yıllardır çalıştığı iki sazende ve kilisenin uzak köşesinde ağlayan bir kadından ibaret küçük bir topluluk uğurladı son yolculuğuna Tatyos'u...

Gamzedeyim Deva Bulmam şarkısını ilk kez söylemesinin ardından Tatyos'ta büyük bir değişiklik olduğunu Vasili de Ahmet Rasim de sezmişti fakat ikisi de meseleyi çözememiş, Tatyos’un ağzından tek kelime alamamışlardı. Tatyos’un cenazesinde çözülen düğümü Vasili ve Ahmet Rasim’in anlattıklarından şu şekilde biliyoruz: Tatyos’un, Ortaköy'de bir çocukluk aşkı varmış. Kendi cemaatinden olan kızın ailesi aniden Erivan'a göçünce kavuşamamışlar. Tatyos da sonradan şimdiki eşiyle evlendirilmiş. O şarkıyı söylediği ilk gece kızın İstanbul'a döndüğünü ve otuz yıldır evlenmeyip kendisini beklediğini öğrenmiş Tatyos. Gamzedeyim Deva Bulmam hikâyesi, maalesef yarım kalmış bir aşk hikâyesidir. Ahmet Rasim Bey, Tatyos'un kilisede yapılan cenaze töreninin sonunda oturduğu yerden kalkarken kilise sırasına bırakılmış bir zarfı fark etti. Zarfın üzerinde, “Tatyos ile birlikte defnedilecektir” yazıyordu. Zarfı, otuz yıl önceki çocukluk aşkı olan kadın, Ahmet Rasim Bey'e fark ettirmeden onun yanındaki sıraya koymuştu. Ahmet Rasim, fark edince zarfı alıp usulca ceketinin cebine koydu. Zarfın kendi yanına konulmasının bir tesadüf olamayacağını düşünüp, zarfın içindekileri okumanın belki de Tatyos'a karşı ifa edilecek son görev olacağına kanaat getirdi. Yalnızca Ahmet Rasim Bey tarafından görülen ve yarım saat sonra Tatyos'un naaşı ile birlikte toprağa verilen zarfın içindeki kâğıda, Gamzedeyim Deva Bulmam sözleri karşılığında şu dizeler yazılmıştı:”

Gamzedesin devan benim/Garip kuşsun yuvan benim/Çektiğimiz yeter gayri/Kaderimsin inan benim

Takat yetişmez eleme/Bülbül imrenir çileme/Bizim şu kara sevdamız/Kalsın öteki âleme

Elbet kadrini bilirim/İste canımı veririm/Küsme talihine Tatyos/Çok durmam ben de gelirim

16 Mart vefatının 111. Yıldönümüydü Tatyos Efendi’nin. Saygıyla, özlemle anıyoruz, ruhu şâd olsun…

NOT: İstiklal marşımızın 103. yılını coşkuyla kutladık. Başka hiçbir ülkede olmayan bu destansı eseri bize armağan eden Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u bir kez daha şükranla anıyoruz. Yakın siyasi tarihimizin “keşke olmasaydı” dediğimiz, ülkemizin kırılma noktalarından 12 Mart 1971 muhtırasını maalesef güzel olmayan sonuçlarıyla hatırlamış olduk.  14 Mart Tıp Bayramı itibarı ile tüm sağlık emekçilerimize şükranlarımızı arz ediyoruz. Sivas Kongresinde “Ya bağımsızlık, ya ölüm. Manda ve Himaye kabul edilemez” diye haykıran, Milli Mücadelemizin sembol ismi Tıbbiyeli Hikmet’i de (Boran) saygıyla, şükranla anıyoruz.  15 Mart Eski Sadrazam ve Dâhiliye Nazırı Talat Paşa’nın şehadetinin 103. Yıldönümü, saygıyla, şükranla anıyoruz, ruhu şâd olsun… Çanakkale deniz savaşları zaferimizin 109. Yıldönümü kutlu olsun, ebediyete intikal eden kahramanlarımızın önünde saygıyla eğiliyoruz. Ruhları şad olsun...

FİLM: Deli Deli Küpeli. Yön: Kartal Tibet. Başrollerde: Kemal Sunal, Melike Zobu, İhsan Yüce, Reha Yurdakul, Renan Fosforoğlu. Yapım Yılı: 1986.

Cevat Fehmi Başkut’un “Buzlar Çözülmeden” adlı eserinden uyarlanan bir “Yeşilçam” klasiği. Birçoğumuzun birden fazla, yeni seyredermiş gibi seyrettiği, hakkını teslim etmek adına, rahmetli Kemal Sunal’ın muhteşem oyunculuğu ile hafızalarımıza kazınan bir başyapıt…

 

ROMAN: Buzlar Çözülmeden - Cevat Fehmi Başkut (15 Mart vefatının 53. yıldönümü anısına)

Efsane Valimiz, rahmetli Recep Yazıcıoğlu bu eseri okumuş mudur, okuduysa etkilenmiş midir bilemeyiz! Bildiğimiz o ki; “Mektebi-i Mülkiye’de” ders niteliğinde okutulacak bir muhteşem klasik…

ŞİİR: İnsan Hali– Cahit Sıtkı Tarancı (Yedek Subay Öğretmen/1964 Osman Kaya arşivinden)

 

Bana da yolculuk göründüğü gün,

Bulunmasına bulunur sanırım

Tabutumu taşıyacak üç beş dost;

Arkamdan ağlayacak bir kızcağız.

Fakat zamanla dostlar unuturlar;

Sevgiliyi bir başkası avutur.

 

İstemem o dehşet gün gelip çatsın;

Bana kimseler anam kadar yanmaz.

 

YANLIŞ: Gene

DOĞRU: Yine

 

GÜNÜN SÖZÜ: “Cahil insan bilmeyen insan değildir. Bilmek istemeyendir.” Platon

ÜTOPYA: Yönetimde başarısızlığa uğradınız, evet. Bir mezbahalar uygarlığı getirdiniz. Kördünüz, oburdunuz. Kalktınız, utanmadan dikildiniz meclis salonlarında, çocukların ve bebelerin emeği olmaksızın kazançlar sağlayamayacağınızı haykırdınız. İktidarla, malla, mülkle patlayacak kadar şişirdiniz göbeklerinizi. (Ama) kendilerini yok etmek için üzerlerine atılan işçi arılar saldırıya geçince nasıl sıkışırsa arı beyleri petek deliklerine, siz de öyle kıstırılacaksınız köşeye! İşçi sınıfının bir buçuk milyon yumruğu yönetimi alacak elinizden. Bu devrimdir üstatlarım, devrim! Elinizden gelirse, buyurun durdurun bu devrimi!..”  Jack London /Demir Ökçe

RÜYA: “Gerçek hayatın birdenbire bir rüya olduğunun ortaya çıkması korkutucudur, ama kişinin akışkan ve sorumsuz bir rüya olduğunu düşündüğü şeyin birdenbire gerçeklik şekline bürünüp cisimleşmesi çok daha korkutucudur!”  Vladimir Nabokov

YALAN: “Yalanlar ne kadar cazgırsa, gerçekler o kadar mahcup. Niyazi Zorlu

DELİ: “Delilik hayatın hiçbir çağında peşimizi bırakmaz. Bir kimse aklı başında görünüyorsa, deliliği yaşı ve servetiyle mütenasip olduğu içindir. Tek başına akıllı olmayı istemek, büyük bir deliliktir.” La Rochefoucauld/Özdeyişler

HAYAT-MEMAT: “Hastalık dışında, yaşam nedir?” Donald W. Winnicott

ŞADİ-İ ŞİRAZİ’DEN: İnsanlar bir bedenin organları gibidirler. Çünkü yaradılışları bir mayadandır. Bir cevherden yaratılmışlardır. Günün birinde, o organlardan biri ağrırsa, öteki organlar da rahatsız olur. Başkalarının ıstırabından acı duymazsan, sen insan diye adlandırılmaya lâyık olamazsın.

TEBESSÜM: Eşim fena halde kumar bağımlısı olduğum için beni terk etti. Onu nasıl geri kazanabilirim acaba?..