Engizisyon mahkemesi Galileo’yu yargılarken, dünyanın dönmediğini söylerse affedileceğini, aksi halde idam dâhil ağır cezaların kendisini beklediğini bildirir. Durumun vahametini anlayan “yaşlı” Galileo “Elbette ki dönmüyor, bir dil sürçmesiydi” der. Sonra da yavaşça sağına dönerek usulca “Yine de dönüyor” diye fısıldar… (Neyse ki ev hapsiyle paçayı yırtmış!) İçinde yaşadığımız dünyamız, milyonlarca galaksinin sadece birisinin (Samanyolu) içinde ancak nokta kadar cürmü olan bir yer! Gel gör ki, o nokta kadar dünyanın hızına yetişmek, tatlısı az, acısı çok yaşamına ayak uydurabilmek çok zor!... William Shakespeare’in Hamlet’inde geçen replik gibi “Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu.” Milyonlarca ton çamurun içinde 9 canımız gitti unuttuk mu? E biraz unuttuk açıkçası, ne yapalım; seçimi mi erteleyelim?! Seçim çok önemli(!), hatta Seksenler’in “Fehmi Abisinin” ifadesiyle “En önemli şey yahu, icat çıkartmayın!”. Gıda enflasyonu başta olmak üzere, akaryakıt ve ona bağlı A’dan Z’ye fiyat “artışı değil çıldırması”. Seçim önemli, hatta “Çok önemli, icat çıkarmayın!”. Abraham Maslow’un “İhtiyaçlar Hiyerarşisi Piramidinin” henüz ilk eşiğine takılıp kalmışız ne gam! “Seçim çok önemli(!) hatta en önemli şey, icat çıkarmayın!”. Rahmetli Çetin Altan’ın ifadesiyle, “Enseyi fazla karartmadan” bir Nasrettin Hoca klasiği ile konuyu noktalayalım: Kaybolan eşeğini gayet neşeli, şen şakrak, türkü söyleyerek arar hoca. Bunu gören konu-komşu “Yahu Hoca, kaybolan eşek hiç böyle aranır mı? İnsan biraz üzüntülü davranır, o şekilde arar”! Hoca cevap verir: “Şu karşıdaki tepeyi görüyor musunuz? İşte bir umudum o tepenin ardında, eğer eşeği orada da bulamazsam seyreyleyin bende ki feryat/figanı!..”

O tepenin ardındaki umudumuz hiç azalmasın…

NOT: Geçtiğimiz günlerde, adını burada anmaya gerek duymadığımız “Meczup’un” birisi (Hem de Atatürk’ün Gazi Meclisinden   100 bin TL’ye yakın maaş alan) rahmetli Atatürk’e (sonradan öyle demedim, ona demedim dese de) hakaret cümleleri kullandı. O ve şak şaklayanları lanetletiyorum. Atatürk sevgimizi kalbimizden silmeye kalkmak ne onun ne de başkalarının haddi de hakkı da değildir… Türk Havacılık Uzay Sanayii (TUSAŞ) tarafından üretilen ve ilk uçuşunu başarıyla tamamlayan milli muharip uçağımız “KAAN’ı” tarifsiz bir gururla izledik. Amasız, lâkinsiz emeği geçen herkesi gönülden kutlamak bir vatanseverlik görevidir. Ülkemize çok yakışan “KAAN” hayırlı ve uğurlu olsun… Bir alkış da kedi katilinin (adını anmaya gerek yok) cezasını yetersiz bularak, yeniden yargılanma yolunu açan yargı mensuplarına…

21 Şubat 75. vefat yıldönümüydü “Kel Ali” lakaplı Kuvay-i Milliye kahramanlarından Ali Çetinkaya’nın. Ha keza, 23 Şubat 1987’de kaybettiğimiz bestekâr Muzaffer İlkar, 25 Şubat 1996 ülkemizin ilk sanayicilerinden Vehbi Koç ve yine 25 Şubat 2010 Bilkent kurucu rektörü Prof. İhsan Doğramacı Hocamızın vefat yıldönümleri. 26 Şubat 1961’de efsane Milli Eğitim Bakanımız, Cumhuriyet Mucizesi Köy Enstitülerinin kurucusu Hasan Âli Yücel’in, yine 26 Şubat 1994 özellikle  “Küçük Ağa” romanı (Romandan uyarlanan,  yönetmenliğini  Yücel Çakmaklı’nın yaptığı,  TRT’nin tek kanal/siyah-beyaz yıllarının unutulmaz dizi filmi)  ile Milli Mücadele’nin meşakkatli yıllarını farklı bakış açılısıyla anlatan Tarık Buğra’yı kaybettiğimizin yıldönümleri.  Bu büyük insanları rahmet, özlem ve saygıyla anıyoruz…

 

FİLM: Kanlı Elmas. Yön: Edward Zwick. Başrollerde: Leonardo Dicaprio, Jennifer Connelly. Yapım Yılı: 2006.

Emperyalist güçlerin, iç savaşla mahvettiği “Müstemleke Sierra Leone’de” geçen ibretlik bir öykü. Halkın zerre kadar yararına olmayan bir elmas üzerinden kurulan acı dolu yaşamların ve o acıdan nemalanan bir grup azınlığın hikâyesi…

ROMAN: Kürk Mantolu Madonna- Sabahattin Ali. (25 Şubat 117. doğum günü anısına)

1948 yılında, elim bir cinayete kurban giden büyük yazardan müthiş bir aşk hikâyesi. Özellikle final bölümü ile filmlere konu olabilecek nitelikte harikulade bir başyapıt…

ŞİİR: Dilenci– Victor Hugo (26 Şubat 222. doğum günü anısına) (Şiir, değerli eşim Sevgi’nin rahmetli babası Osman Kaya arşivinden. 1964 yılında, Bozkır’ın Hamzalar köyünde Öğretmen/Yedek Subay olarak yaptığı askerlik görevi esnasında derlediği şiir defterinden…)

 

Sen her gün köşe başlarında

Yırtık urbanla kirli ellerinle

Avuç açan, sefil insan.

İnan yok farkımız birbirimizden

Sen belki tüm yaşamınca dilenecek;

Beklediğin beş kuruşu biri vermezse

Ötekinden isteyeceksin.

Ama ben tüm yaşamım boyunca

Tek bir kez dilendim

Bir acımasız kalbin sevdası ile alevlendim.

Öylesine boş öylesine açık kaldı ki elim,

Yemin ettim bir daha dilenmeyeceğim.

YANLIŞ: Bayan

DOĞRU: Kadın

GÜNÜN SÖZÜ: “Böylece korunur düzen: Bazıları başka türlü yaşayamayacakları için oyuna katılmak zorunda kalır, başka türlü yaşayabilecek olanlar da oyuna katılmak istemedikleri için dışarda bırakılır. Theodor W. Adorno   

ÜTOPYA: Terradulcium’da bir gazeteciye dava açmak isteyen bir hükümet görevlisi, basın özgürlüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle görevden alınarak üç ay boyunca her gün bütün gazeteleri okuyup özetleme cezasına çarptırıldı!..

RÜYA: “Rüya görürken insan bir dâhidir.” Akira Kurosowa

YALAN:Başarılı yalan, sinir bozucu bir özgürlük yaratır. Bize, ne yaptığımızı kimsenin bilmemesinin mümkün olduğunu gösterir. Başarısız yalan, kelimelerle neler yapabileceğimizden korktuğumuzu açığa çıkarır. Başka bir deyişle, yalan, birtakım olasılıkları el altında tutma yolundan ziyade, bu olasılıkların ne olduğunu keşfetmenin yoludur. Sadakatsizlikten korkmak, dilden korkmaktır. Adam Philips/Tekeşlilik

DELİ: Dünya tarihinde, akli dengesi yerinde olmadığı gerekçesiyle görevden alınan devlet başkanlarının en bilineni Abdala Jaime Bucaram Ortiz’dir 1996-97 yıllarında Ekvador Cumhurbaşkanı olan “deli” (El loco) lakaplı Ortiz’in “ akli dengesizliği” tıbbi bir kurul tarafından değil, parlamento tarafından belirlenmişti. Yani aslında “akli dengesi” yerinde olan Ortiz’i bu bahaneyle görevden almışlardı. Ulaş Başar Gezgin/” Direnişin Psikolojisi: Kibir Sendromu Tezi Neleri Örtüyor?”

HAYAT-MEMAT: Kimi kanla besleniyor kelimelerin/Kimi kelimeler paslı/Ne kadar kafiyesi varsa hayatın/Hepsi de ölümle cinaslı.  İsmail Uyaroğlu

ŞADİ-İ ŞİRAZİ’DEN: Ey aklı başında olan kimse, senden korkandan kork. Hatta onun gibi yüz kişiyle başa çıkabilecek bir güçte olsan yine de kork! Görmüyor musun ki kedi aciz kalınca pençesiyle kaplanın gözünü oyar. Yılan neden çobanın ayağını sokar? Çünkü çobanın onun başını taşla ezeceğini zanneder.

TEBESSÜM: Eğer bir şey 1000 lira iken 750 lira olmuşsa ve siz almaya karar verdiyseniz, 250 lira kazanmış değil, 750 lira harcamış olursunuz!...