Gündem yoğun...
Malum Cumhurbaşkanı R. Tayyip ERDOĞAN'ın gündeme taşıdığı 'İslam'ın Güncellenmesi!' mevzuu son günlerde çok tartışıldı
İlahiyat Fakültesi dekanlarının 24. toplantısı Malatya'da yapıldı. Ve bu toplantı neticesinde 8 maddelik sonuç bildirgesi açıklandı. Başbakan Yard. Bekir BOZDAĞ'ın ve D.İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali ERBAŞ'ında katıldığı bu toplantıdan çıkan sonuçların ülkemizin geleceğine ve İslam aleminin birliğine, dirliğine ve gelişmesine katkı sağlamasını temenni ediyorum.
Sonuç bildirgesinde bulunan 8 maddenin tamamı da önemli.
Ama özellikle altı çizilecek 3. maddeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sonuç Bildirgesinin 3. Maddesinde;
“İslam alimleri dinin temel kaynaklarını hiyerarşik bir düzen içerisinde ele almış, bütüncül bir dini düşünce ve kavrayışın ortaya konulması için ilk zamanlardan itibaren çaba harcamışlardır. İslam’ın temel kaynağı olan Kur’an-ı Kerim, insanın yaratılış gayesini Allah’a iman etmek ve O’nun rızasını kazandıracak amellerde bulunmak şeklinde açıklamış ve bu süreçte akıl, bilgi, istişare, emanete riayet, ehliyet ve adalet gibi rehberlik edici ilkeler ve değerler ışığında çalışmayı ve sorumluluk üstlenmeyi öğretmiştir. Sünnet ise genel anlamda Kur’an’ın beyanı olup onun ahkâmının Hz. Peygamber örnekliğinde bireysel ve toplumsal ölçekte hayata aktarılmasıdır. Bu sebeple İslam’ın Hz. Peygamber tarafından ortaya konulmuş örnekliğini yansıtan sünnet mirasını kategorik olarak reddetme çabalarını bilimsellikle izah etmek mümkün değildir. Buna karşılık Hz. Peygamber’e nispetle nakledilen bütün rivayet malzemesini ortaya çıkış bağlamına, metin içi tutarlılığına, genel ilkelerle uyumuna, insan fıtratı ile ilişkisine ve nihayet dinin temel maksatlarıyla örtüşme düzeyine göre değerlendirmek gerekir. Bu sebeple genellemeci ve parçacı yaklaşımlardan kaçınarak bilimsel bir hassasiyet içerisinde konuyu ele almak inancımızın ve ahlakımızın gereğidir.” ibarelerine yer veriliyor.
Bu konuların elbette daha çok tartışılacağı aşikar.
Esas olan tartışma usul ve adabını ahlaki bir zemine oturtabilmektir. Zaman her şeyin ilacıdır. Bilimin ışığında, aklın ve vahyin işbirliğini esas alarak, ortak aklı devreden çıkarmayarak, çağın gereklerini göz önünde bulundurarak, egolarımızın kurbanı olmaksızın bu tartışmalardan fayda mülahaza etmek gerekir. Birilerinin egolarını tatminle geçirmelerini beklemek büyük bir kayıp doğurur. Zira her geçen gün insanlığın sorunları da artmaktadır. Her tür soruna çözüm bulmak için yeterli donanımda, entelektüel birikime sahip, yeni yeni keşifler buluşlar ve icadlar için kollarını sıvayan, uykuları kaçan, bireysel ve toplumsal sorumluluk sahibi ilim, bilim, fikir, dava ve gönül adamlarına fazlasıyla ihtiyacımız vardır.
Kaybedecek zamanımız yoktur.
Batı/l egemen güçler her tür silahı kuşanarak tüm dünyayı sömürgeleştirme çabasındalar. Tüm insanlığın İslam'ın sağaltıcı soluğuna ihtiyacı var. Müslümanlar eski ihtişamlı günlerine yeniden kavuşmak ve idareyi yeniden ellerine almak mecburiyetindedirler.
İslam bu konuda her tür dinamizme sahip bir dindir. Din İnsan için gereklidir. Esas olan dinin hayat veren yüzüyle insanları buluşturmaktır. Hele İslam demek hayat demektir. İslam'ın kitabı'nı indiren Allah'tır. Onun koruyucusu da Allah'tır. Tahrife ve tahribata uğramayan ve uğramayacak olan tek kitaptır. Ondaki evrensel değerler tüm insanlığı dünyada ve ahirette mutluluğa taşıyacaktır.
Merhum Akif'in dediği gibi;
“ Doğrudan doğruya Kur'an'dan alalım ilhamı,
Asrın idrakine söyletelim yüce İslam'ı!”
Bize Kur'an'dan aldığımız ilhamla aklı, bilimi, vicdanı ve fıtratı aktif hale getirmek düşer. İslam aleminde çokca tartışılan içtihat kapılarını kapatmak iyi niyetli bir yaklaşım gibi durmamakla beraber, süreci müslümanların aleyhine çevirecektir. Tarih bunun örneklikleri ile doludur.
Müslümanlar ne zaman ki aklı devre dışı bıraktılar işte o zaman sürekli geriye gitmeleri mukadder oldu.
Cehalet İslam aleminin kaderi hiç değildir. Dolayısıyla düştüğümüz yanlışlara bir daha düşmemeliyiz. Aramızdaki bir yığın ihtilaf bizleri birbirimizden uzaklaştırmamalıdır. Bu ihtilafları rahmete dönüştürmek çabası içerisinde olmalıyız.
Mezhepcilik denilen illet bu topraklarda maya tutmaz.
Önyargılarımızı bir kenara bırakarak sözün her türlüsünü dinlemeli ve en güzeline uymalıyız. Hakikat ayan beyan ortadadır. Hakikat sahipleniciliğine soyunmanın gereği yoktur. Bize düşen o hakikate talip olmaktır. Din arı, duru, berrak ve saf bir şekli ile hayatiyetini sürdürmeye devam etmektedir. Bize düşen dinin koruyuculuğuna soyunmak değildir. Din zaten korunmaktadır. Bize dinin dürüst ve erdemli savunucuları ve yaşayıcıları olmak düşer. Bizim işimiz dini Allah(cc)'a has kılmaktır. İlahi olan ile beşeri olanı, dini olan ile kültürel olanı birbirinden ayrı kılmamız gerekmektedir.
Resul (sav)' de bizim için zaten güzel örneklikler mevcuttur. Dinin ana argumanları ile ayakta durmak, ilerlemek, faydalı olmak ve çağa ışık tutmak kaçınılmazdır. Keşif, keramet, rüya, kehanet, ilham ve menkıbelerle dinin işi olmaz. Ne zaman ki islam alemi bu içinden çıkılmaz sarmala saplandı. Birbirine düştü, cedelleşti, gündemden uzaklaştı ve geriledi.
Bütün bu tartışmalar hayra alamettir.
Büyük bir ilmi, kültürel mirasın üzerinde oturan İslam alemi mirasyedilik yapmamalıdır.
Hasmane tutumlardan kaçınmak ve hasbi tavırlar sergileyerek, holiganca yaklaşımlardan kaçınarak, iyiyi kötüye, güzeli çirkine, doğruyu eğriye ve hakkı batıla tercih ederek düzlüğe çıkmamız mümkün olacaktır.
Holiganca yaklaşımlar, nobran tutumlar, bağnaz tavırlar bize bir şey kazandırmamıştır.
Roger GARAUDY der ki;
"ATALARIN OCAĞINA SADIK OLMAK, ASLA ONLARIN KÜLLERİNİ KORUMAK DEĞİL, ATEŞİNİ YAKMAKTIR!”
Güzel günler elbette yakındır.
Farklılıklarımız bize garabete sürüklememelidir. Ye'se düşmek yoktur. Bu tartışmalar yeni de değildir. İçerisinde her çağa özgü vahyi mesajlar barındıran vahyin kitabı Kur'an'a kulak vermek gerek.
Rabbimizin 'Bak!' dediği yerden bakmak, 'Dur!' dediği yerde durmak bizi kurtaracak olan yaklaşımlardır.
Karanlığın en koyu olduğu an aydınlığın müjdecisi olduğu andır.
Yol alanlara selam olsun!