"Bu ülke de yaşanmaz diyenler bu ülkeyi yaşanmaz kılanlardır!" Cemil MERİÇ

Bundan 50-60 yıl önce yapılmış önemli bir tespit bu.

Sanatçı, hukukçu, akademisyen, işci işveren, yöneten veya  yönetilen olmak bu gerçeği değiştirmez.

Her birimizin bu ülkeyi güzelleştirmek adına yapabileceği güzel şeyler mutlaka vardır.

Başka Türkiye yok. Gidecek başka bir yerimizde yok.

"Coğrafya Kaderdir!" der 14. Yüzyıl düşünürü İbn-i Haldun.

“Kader gayrete aşıktır!” derler. Ülkenin refaha ulaşması noktasında ne kadar gayret gösterirsek geri dönüşümü de o denli olumlu olacaktır.

Bu ülkede yaşamak bize öyle sorumluluklar yüklemektedir ki sadece kendi insanın için değil tüm insanlığın iyiliği, güzelliği ve hayrı için çalışırsın.

Bu öyle bir sorumluluktur ki sadece mazlumun için değil yeryüzünde bulunan tüm mazlumların yüzü gülsün için çalışırsın.

Geri kalmışlık, cehalet, yoksulluk, sömürülmek, zulme maruz kalmak hiçbir milletin kaderi olamaz, olmamalıdır da.

Kader kedere dönüşmemelidir. Kaderin kedere dönüşmemesi için yapılacak olanlar nelerdir?

1- “Adalet yoksa devlet de yok demektir!" diyen İbn-i Haldun’un Mukaddime’sinde “Adaletsizlik medeniyeti çökertir!” demesi boş bir söylem değildir. Devletin dini adalettir. O yüzden de adaletten şaşmamak gerekir.

2- En büyük sorunumuz cehalettir. Cehalet müslümanların kaderi olamaz. İlme, irfana ve hikmete yeniden talip olup cehaletin karanlığından kurtulmak gerekir. Zira;“Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder!” İbn-i Sina

3- Müslüman ülkelerde yaşanan asimilasyonun sebeplerinden biri de tefrikadır. Tefrika, toplumun birliğini, dirliğini ve bütünlüğünü sarsan bir kötülüktür. 

“Girmeden tefrika bir millete düşman giremez.

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez!” M. A. E

Zira meşrepcilik, mektepcilik ve mezhepcilik illetinden kurtulamadığımız müddetçe kardeşler arasında akan kan durmayacaktır. Tefrikayı yenmek ise ancak birlik, beraberlik ve kardeşliği yeniden tesis etmekle mümkündür.

4- Fakirlik’te büyük bir beladır.“Fakirlik küfre en yakın olan yoldur!” buyuran Peygamberimiz (sav)küfürle fakirliği eşdeğer tutmuştur. Zira, karnı aç olan insanın dini de, imanı da, sanatı da, felsefesi de, geleceği de olmaz. Bu düşmanı yenmemizin yolu üretmekten ve çalışmaktan geçer.

5- Akletmeliyiz. Akıl tutulması yaşamamalıyız. Aklımızı kimseye kiraya vermemeliyiz. Aklımızı kullanmasını bilmeliyiz. Akıl, vahiy ve bilim üçlüsünün işbirliğinden şaşmamalıyız. Zira İbn-i Haldun’un dile getirdiği şu gerçeği göz ardı edemeyiz.

"Akletmek müslümanlar tarafından terk edildi ve bu yüzden zelil bir hale düştüler!"

6- Yeni Mehdilerin/kurtarıcıların geleceğini beklemek hamhayalliktir. “Mehdi, bizim tembelliğimizin adıdır!” (Alija İzzetbegoviç) Tembellikten ve umutsuzluğa düşmekten kendimizi kurtarmamız gerekir.

7- Dini elbirliği ile çok yorduk. Sade, arı, duru, saf ve berrak bir dini temsilcilik yapamadık. Dinin samimiyet olduğunu ille de samimi niyet ile yola çıkmak gerektiğini bilemedik. Bize düşen insanlığın en son kurtuluş adası olan dini iyi temsil edebilmektir.

Özetle; 

Allah(cc) sevgiyi, şefkati ve merhameti kendisine ilke edinmiştir. 

Düştüğümüz yerden kalkmasını bilmeliyiz. 

Aramızda selamı yayarak, sevgiyi, kardeşliği, muhabbeti, şefkati ve merhameti esas alarak ve aramızda güven duygusunu besleyerek.

Selam ve dua ile!