“Hayatta kalmak için nelere ihtiyaç duyarız?’’

Abraham Harold Maslow, İnsani psikolojinin ortaya çıkmasında katkıları bulunan Amerikalı psikolog. Kendini bilmenin cevabını arar ve “Hayatta kalmak için nelere ihtiyaç duyarız?’’ sorusundan yola çıkarak oluşturduğu ünlü ihtiyaçlar hiyerarşisini belirler. Maslow; alt düzeylerden başlayarak sırasıyla fizyolojik, güvenlik, sevgi- ait olma ve saygınlık ihtiyaçlarımızı sıralar. Piramidin en üst noktasına kendini gerçekleştirme basamağını koymuştur. Burada kendini gerçekleştirme için; erdemli, yaratıcı, içten, problem çözücü, önyargısız, hakikati kabul eder. Bunun içinde insanın kendini bilmesi ve tanıması gerekir.

Kendini bilmek niçin bu kadar önemlidir ve en ön sıralarda neden yer almaktadır?

Bizde bu yazıda bu sorunun cevabını bulmaya çalışalım.

Alman düşünürü Goethe; “Bir insanın ulaşabileceği en yüksek düzey, kendi inanç ve düşüncelerinin farkına varmak, kendini tanımaktır!” der.

Yunan Filozof Aristoteles; "Kendini bilmek, tüm bilgeliğin başlangıcıdır!" demiştir.

Bu sözün bana göre anlamı şöyledir: Acılarımız, sevinçlerimiz, nefretlerimiz sevgilerimiz, umutlarımız, isyanlarımız içimizde, saklı bir sandıktadır.

İnsan önce kendini bilmeli sonra da haddini. Kendi sınırını bilmeyen insan, başkasının sınırını ihlal edip etmediğinin de farkında olmaz, olamaz. İnsanlarla doğru düzgün iletişim için önce kendi iç dünyamızla doğru düzgün iletişimde olabilmek gerek.

Ve yine insan her şeyden önce kendini bilmeli, nereden geldiğini, nasıl geldiğini, görevinin ne olduğunu ve nereye gideceğini... Eğer bunları sorgularda kendini bulursa Rabbini bulur. Rabbini bulan insan o mutlak kudreti bilir, kendini ve haddini bilir. Haddini bilen ise sevgi bilir, saygı bilir, şefkat, merhamet ve hak bilir. Demek ki her şey önce bilmekten geçiyor ama kendini...

Arif zâtlar;“Kişi noksânını bilmek gibi irfân olmaz!” demişlerdir.

İngiliz yazar Huxley da sorunun özünü şöyle ifade eder: “Dünyada düzeltebileceğimiz, daha iyi yapmayı başarabileceğimiz ilk ve en mühim kimse kendimizdir!”

Olağan üstü bir gece adlı ünlü eserini Stefan Zweig şu cümlelerle noktalar: “Kendini bulan insanın bu dünya da kaybedecek bir şeyi kalmamıştır. İçindeki insanı anlayan, tüm insanlığı anlamaya başlar!’’

Kendini bilmeyenler, dünyaya nizam vermeyi sürdürdüğü sürece yeryüzünde zulüm, haksızlık hiç bitmeyecektir. “Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünüyor; kimse kendini değiştirmeyi akıl etmiyor!” diyen Tolstoy da “Dünyada düzeltebileceğimiz, daha iyi yapmayı başarabileceğimiz ilk ve en mühim kimse kendimizdir!” diyen Huxley de sorunun özünü ortaya koyuyor .

Kendini tanıma yolculuğu dünyevî zincirleri kırmakla başlar. Bu bir özgürleşmedir. Yaratıcıdan başka kimseye boyun eğmemek olan gerçek özgürlüktür. Fransız yazar ve düşünür Jean Paul Sartre’ın şu sözü –nihilist olmasına karşın- tam da bu hakikati içerir:

“Kendinizi tanımaya başladıkça özgürleşirsiniz!”

Özetle; Kendini bilmeyen özgürleşemez. Özgürleşemeyen insan ise zincirlerini kıramaz. O yüzden de insanın hayatta kalabilmesi için kendini bilmeye, özgürleşmeye ve hayatın anlamını kavramaya ihtiyacı vardır.