"İyilikten mahrum kalmanın altında empati yoksunluğu vardır. Kötülüğün kapısını empati yoksunluğu açarken iyiliğin kapısını alçakgönüllülük açıyor. Empati yoksunluğunda kibir ve bencillik var. Bencilliğin olduğu yerde empati yoktur, önce ben vardır ve kendi çıkarı vardır!" Prof. Dr. Nevzat TARHAN.
Empati nedir?
Olaylara karşıdaki kişinin bakış açısından bakma ve kendinizi bu kişinin yerinde hayal etme yeteneğidir. 
Empati;
1- Güven inşa eder ve iletişimi güçlendirir.
2- İnsanları birbirine yakınlaştırır ve iyileştirir.
3- Gözlemleme yeteneğini geliştirir ve kariyerinizde size destek olur.
4- “İnsanım!” diyebilmenin, huzurun olmazsa olmaz özelliğidir.
"İnsan acı duyabiliyorsa canlıdır. Başkasının acısını duyabiliyorsa insandır." Tolstoy.
Bu sözde empatinin insanlık duygusuyla nasıl iç içe geçmiş olduğu vurgulanmaktadır. 
Başkalarının derdini dert edinmek insanlığın doğal bir getirisidir. Sevinçler paylaşıldıkça büyür, acılar paylaşıldıkça küçülür. 
Kişi kendi nefsi için istemediğini bir başkası içinde arzu etmemelidir. 
İnsan dünyada görmeyi istediği değişimin kendisi olmalıdır. İnsanı insan kılan özellik, empati yeteneğini geliştirmiş olmasıdır. Maalesef, insanlık, empati ve merhamet eksikliğinden ötürü vahşette ve yabanilikte devasa bir kapasiteye sahiptir.
Bu vahşilikten uzaklaşabilmesi içinde ön yargılarını askıya almalıdır. İnsanlar ön yargılı yaklaşımın yaralayıcı ve zarar verici olduğunu bilmelidir.
Maalesef insanlar birbirine zulmediyor. Her mevsim kendi rolünü oynarken insan nedense insan olma rolünü oynayamıyor. 
İnsan fitne üretiyor, şeytanı sevindiriyor ve güce tapıyor. Sözün gücünü artırmak yerine güçlünün sözcülüğüne soyunuyor. İnsan hak ve hakikat savunucuğu yapmak ve bunlara talip olmak yerine hak ve hakikatin sahipliğine soyunuyor. 
İnsan değer yoksunu. Birbirine olan sevgisini azaltıyor, güvenini kaybediyor ve işbirliğini yok ediyor. 
İnsan sevgi yoksunu. Ve sevdiklerini de birbirinden ayırıyor. 
Aile dinamitleniyor, gençlik elden gidiyor ama insan umarsız ve duyarsız. 
Açlık ve sefalet diz boyu olduğu ülkeler var. Ama insan bunu duymazdan ve görmezden geliyor.
Bu mudur insan olmanın gereği?
“Kenarı Dicle’de bir kurt kapsa koyunu, gelir adl-i ilahi sorar Ömer’den onu!” diyen Ömer’ce duruş ve anlayışı sergilemek için ateş kendi yaşam alanımıza mı düşmesi gerekiyor. 
“Hayatta hiçbir şey acı çeken bir insana duyacağımız empatiden önemli değildir. Hiçbir şey! Ne kariyer, ne servet, ne zeka, ne mevki. Soylu bir hayat yaşayacaksak, başkalarının acılarına kayıtsız kalamayız!” diyor Mümin Sekman
Soylu bir hayat yaşamak istiyorsak başkasının acılarına ve kederlerine de duyarlı olmalıyız. Bunun içinde kendi konfor alanlarımızdan çıkmalıyız. Zira konfor çürütür. Konformist yaklaşım şafkatten ve empatiden yoksun kılar. Böyle bir insandan derdimize ortak olmasını beklemek hamhayallik olur. 
David Icke adlı İngiliz yazarın sözüyle konuyu tamamlayalım;
“Hayatın amacı mutlu olmak değildir. İşe yarar olmaktır. Onurlu olmaktır. Merhametli olmaktır. Yaşadığın süre boyunca bir fark yaratmaktır. Empatili olmaktır, anlayışlı olmaktır!”
Sizce de işin özeti bu değil midir?