Geçtiğimiz hafta ahilikle ilgili Gençlik ve Spor Bakanlığı destekli bir programda sunum yapmamız istendi.
Ahilik kurumunun tarihte yaptığı çalışmalarına mesleğimiz gereği yabancı değildik ama hafıza tazelemek için çeşitli kaynaklardan da inceleme fırsatı bulduk. Bizi çok etkileyen güzelliklere tekrar şahitlik yaptık. Dikkatimizi çeken konular; ahilik kurumunun engellilere yardımları, düşkünlere kol kanat germesi ve elden ayaktan düşmüş, yaşlanmış eski ustalarına karşı vefa borcunu ödemek için verdiği hizmetlerdi.
Ahilik müessesesinde yapılan maddi yardımları karşılamak amacıyla orta sandıkları bulunur, yapılacak hayırların gideri buradan karşılanırdı.
Bir meslek sahibiyken sonradan engelli olan üyeleri için, tedavi giderlerinin karşılanması, evinin ihtiyaçlarının giderilmesi, kişinin eğitimi ile farklı alanlara yönlendirilmesi çalışmaları sunulurdu.
Ahi ustasının yaşlandıktan sonra üzerine kayıtlı dükkânı yoksa emektar ustanın her türlü giderleri de orta sandığından karşılanırdı.
Medrese tahsilinde bulunacak fakir öğrencilere eğitimi süresince maddi destek sağlanırdı.
Gelin olacak yetim kızlarımız için çeyiz yardımı yaparak insanları mutlu etmeyi kendisine düstur edinen ahilik kurumu, konaklarda çalışan hizmetçi kızların mahcup olmaması için evde kırdığı eşyaların parasını karşılamak için bile yardım vakıfları kurmuştur.
Doç. Dr. Necdet GÖK Hocamızın çalışmalarında Osmanlı padişahlarının bile bir meslek sahibi olduğunu; Osman Bey, Orhan Bey ve 1. Murad’ın şet kuşanarak bir ahi ustası hâline geldiğini görmekteyiz. Fatih döneminden sonra kurumsallaşmasını kaybetmeye başlayan ahi teşkilatı, Osmanlı devletinin sonlarına doğru eski önemini yitirmiştir.
Günümüzde sempozyumlarla, panellerle canlandırmaya çalıştığımız ahi geleneği, birçok gönle dokunmuş, insana değer vermiş, kılı kırk yararcasına kul hakkı hassasiyetini yüreğinde hisseden esnaf teşkilatının temellerini atmıştır