Rabbimiz her an ve her yerde, biz kullarını denetler. Allah, imtihan etmek istediği kişilere elbette farklı ihsan ve imkânlar nasip eder.

Bazılarımız hayatında bolluk veya darlıkla imtihan olurken, kimileri de sürdürdüğü ömründe, hem yokluk hem de varlık ile imtihan olur. Sizlere, Nevevi, Riyazü’s-Salihin eserinde Peygamber Efendimizden aktarılan, Ebu Hureyre Hazretlerinden nakledilen, Buhari ve Müslim’de yer alan, günümüze kadar gelen ibret verici bir Hadis-i Şeriften bahsetmek istiyorum.

İsrailoğulları arasında, biri abraş (ala tenli), biri kel, biri de kör üç kişi vardı. Allah Teala onları sınamak istedi ve kendilerine bir melek gönderdi. Melek: ala tenliye geldi. – En çok istediğin şey nedir? dedi. Ala tenli: - güzel bir renk, güzel bir ten ve insanların iğrendiği şu hâlin benden giderilmesi, dedi. Melek onu sıvazladı ve ala tenlilik gitti, rengi güzelleşti. Melek bu defa: - En çok sahip olmak istediğin mal nedir? Dedi. Adam: - deveyi çok severim diye cevap verdi. Ona yavrusuyla bir deve bağışlandı. Melek: - Allah sana bu deveyi bereketli kılsın diye dua etti. Sonra kel adama gelerek: - en çok istediğin şey nedir? Dedi. Kel: - güzel bir saç ve bu halin benden kaldırılması diye söyledi. Melek onu sıvazladı ve kelliği kayboldu, gür bir saça kavuştu. Melek sordu: - En çok sevdiğin mal nedir? Adam - Sığır dedi. Ona da gebe bir inek verildi. Malının bereketli olması için dua etti ve körün yanına geldi.

  • En çok istediğin şey nedir? diye sordu. - Allahımın gözlerimi iade etmesini ve insanları görmeyi çok istiyorum dedi. Melek: - Onun gözlerini sıvazladı, gözleri kendisine tekrar bahşedildi. Bu defa melek: - En çok sahip olmak istediğin şey nedir? diye tekrar sordu. O da: - Koyun, diye cevap verdi. Kendisine güzel bir koyun verildi.
  • Deve ve sığır yavruladı, koyun da kuzuladı. Hepsinin de vadiler dolusu malları oldu.
  • Sonra melek hepsinin yanına gelip, geçmişteki hâlleriyle onlara hitap etti. Abraşa: - Fakirim, yoluma devam edecek imkânım yok. Gitmek istediğim yere önce Allah sonra da senin yardımın sayesinde ulaşabilirim. Cildini güzelleştiren Allah aşkına senden yolculuğumu tamamlayabileceğim bir deve istiyorum dedi. Adam: - Mal verilecek yer çoook, dedi. Melek – Ben seni tanıyor gibiyim, sen, insanların kendisinden iğrendikleri, fakirken Allah’ın kendisini zengin ettiği abraş değil misin diye yanıt verdi. Adam – Bana bu mal atalarımdan miras kaldı diye cevap verdi. Melek – Eğer yalan söylüyorsan Allah seni eski hâline çevirsin diye dua etti.
  • Sonra melek kelin yanına geldi. Aynı abraşa söylediklerini tekrarladı. Kel de abraşın söylediklerinin aynıyla karşılık verdi. Melek ona da eski hâline dönmesi için dua etti.
  • Körün kılığına girerek, melek yolunun zahmetsiz olması için yardım istedi. Bunun üzerine eski kör: - Ben gerçekten kördüm. Allah gözlerimi iade etti. İstediğini al, istediğini bırak. Bugün alacağın hiçbir şeyde sana zorluk çıkarmayacağım diye yanıtladı. Melek: - Malın senin olsun. Bu sizin için bir imtihandı, Allah senden razı oldu, ancak arkadaşlarına gazap etti, diyerek oradan ayrıldı.
  • Geçmişte anlatılan hikâyelerden ders almazsak, kendimiz gelecek nesillere hikâye olmaya mahkûmuz.
  • Bu kıssadan birkaç ders hissemize düşüyor. Şeytan aldatıcıdır. İnsana vesvese verir. Ona malının tükeneceği korkusunu yaşatır ve insana cimrilik hastalığı sirayet eder.
  • İnsanoğlu darlık ve bolluk, hastalık ve sağlık, felaket ve saadet gibi hâllerde farklı davranışlar içine girebilir. Güç zamanlarımızda Yaradıcımızın ismini daha çok anarken, mutlu ve hoş zamanlarımızda bazen Rabbimizi daha az hatırlarız.
  • Kur’an-ı Kerim’de de Lokman suresi 32. ayetinin meali şöyledir: “Onları gölgeler salan dağlar gibi dalgalar sardığı zaman, bütün samimiyetleriyle Allah’a yönelerek, ona yalvarırlar. Fakat Allah onları rahatlatıp, karaya çıkarınca içlerinden bir kısmı, orta yolu tutar. Birçoğu da inkâr eder. Zaten bizim ayetlerimizi öyle nankör gaddarlardan başkası inkâr etmez”.
  • Geçmişi unutmamalıyız: Her şey nasip meselesidir. Okuyup bir meslek sahibi olmamız, Rabbimizin lütfundandır. Zengin olmamız, Rabbimizin ihsanındadır. Elde ettiğimiz ilim, makam mevki, Yaradıcımızdan gelen bir ikramdır. Bir gün bunun elimizden gideceği düşüncesiyle bir hayat yaşamalıyız.
  • Bir dostum vardı. Çok zengin ve sağlığı yerinde. Akşam yatağına yatıyor, göz tansiyonundan iki gözünü kaybediyor. Sonra da malı elinden gidiyor. Ne oldum demeyeceğiz, ne olacağım diye şükür içinde olmamız gerekiyor diye düşünmekteyim.

 

Selam ve dua ile.