Son günlerde sıkça kullandığımız moda tabirler vardır.

Gönüllere girmek...

Samimiyet ve içtenlik...

Ve kibir abideleri...

İçinde yaşadığımız toplumlarda insanlara hizmet etmekte mahir olan yöneticiler neden bir türlü gönüllere giremezler, neden insanların kalplerinde yer bulamazlar?

Amir memurdan, memur amirden, komşu komşudan, akraba akrabadan, arkadaş arkadaştan, abi kardeşten şikayetci olmakta ve birbirlerinden yaka silkelemektedirler...

Artık bir fincan acı kahvenin değil kırk yıl değil kırk dakika bile hatırı kalmamıştır.

İyi örnekler, rol modeller azalmıştır etrafımızda...

Gerçekten iyilerin dünya da yeri yok mu?

Niye hep kötü/lükler geçerli akçedir?

Hiç mi iyi şeyler olmuyor bu yeryüzünde?

İnsan olmak iyilerden olmayı, iyilikleri yaymayı ve iyiliklerle yüreklere yürümeyi zorunlu kılmıyor mu sizcede?

Her kesimde bir bitmişlik sendromu, bencillik hastalığı ve bananeci yaklaşımlar...

Ama iman ettiğimiz Allah(cc) bizlerden böyle bir mü'min portresi çizmemizi mi istiyor?

Elbette ki hayır!

Bizim için en güzel örnek Hz. Muhammed (sav) 'in hayatına göz atmak bütün bu soruların cevabını vermeye yetecektir.

Düşünebiliyor musunuz?

Rabbimiz biz kullarına rahmet ve merhameti gereği olarak Hz. Muhammed(sav)'i bizlere elçi olarak gönderiyor.

Yaşadığı çağda kulak lakabı verilen o elçi (sav) bulunduğu her ortam da herkese kulak kabartıyor. Ve her kulun derdine çareler bulmaya çalışıyor.

Kulak lakabı ile merakımı celbeden hususlar vardı. Tevbe Suresi'nden ayetlere göz gezdiriyordum. Karşıma şu ayet çıktı birden bire;

“(Hakkın düşmanları) arasında 'O her söze kulak veriyor!' diyerek Peygamberi yerip kınayanlar var. De ki: "(Evet,) o, hakkınızda hayırlı olanı (duyup dinlemek için) kulaklarını açık tutuyor. Allah'a inanıp mü'minlere güveniyor; (çünkü) içinizde imana erişenler için (Allah'ın) rahmeti(nin bir tecellisi)dir o. Ve Allah'ın elçisini yerip kınayan o kimselere gelince, (öte dünyada) pek çetin bir azap bekliyor böylelerini!” Tevbe Sur, 9/61

Ve bu ayetin ardından devam ediyordu Rabbimiz Münafıklarla ilgili diyaloglara...

Rabbim ne çok münafık türedi her tarafta..

Sadece Mekke yada Medine döneminde kalmamış bunlar.

Ebu Cehil nasıl ölmedi, Ebu Lehep nasıl kıtalar dolaşıyorsa Münafıklarda kol geziyor etrafımızda artık.

Tevbe Suresi 67. Ayet adeta bu münafıkların rontgenini çekiyor. Ve Rabbimiz buyuruyor ki;“İkiyüzlülerin, erkek-kadın, hepsi aynı türden, aynı yapıda kimselerdir: kötü/eğri olanın yapılmasını öğütler, iyi/doğru olanın yapılmasını önlerler. Ve (iyi olanı yapmaya) asla yanaşmazlar. Allaha karşı umursamazdırlar; bu yüzden Allah da onları gözden çıkarır. Gerçekten günaha gömülüp gitmiş olanlar da işte bunlar, bu ikiyüzlü kimselerdir!” Tevbe Sur, 9/67

Aklını, ruhunu, kalbini ve benliğini tüm içtenliği ile Allah'ın boyası ile boyayan, vahiyle fomatlayan güzel, iyi, gönülden davranan ve samimiyetten taviz vermeyen insanlara o kadar ihtiyacımız var ki...

Bir taraftan her kulun derdini dinleyen bir kulak. Hz. Resul.

Bir taraftan da bu Resulün getirdiğine yüz çeviren, söyledikleri hak ve hakikatlere kulak tıkamaya çalışan kimseler..

İşte bu hususla ilgili bir anekdot!..

Tufeyl b. Amr...

Devs kabilesinin itibarlı, akıllı ve şair olan birisi. Mekke'li müşrikler böyle biriyle Hz. Muhammed'i buluşturmak istemezler. “Sözleri sihir gibi etkiliyor insanı. Öyle ki babayı oğuldan, kardeşi kardeşten; kocayı karısından ayıracak kadar! Bizi böldü bu sözleriyle. Senin de başına böyle bir şey getirebilir; kavminle aranı ayırabilir. Sakın ha! O’nunla görüşme! Görüşürsen de sözlerine kulak verme!”

Bu dolduruşların etkisinden kurtulamayan Şâir Tufeyl peygamberimizin sözlerini duymamak için kulaklarına pamuk tıkar adeta. Ve bir zaman sonra bil vesile peygamberimizin sözlerini duyan ve bu sözlerden etkilenen şair Tufeyl Müslüman olmaya karar verir. Mekke'li müşriklerin kendisine yaptıklarını anlatır ve peygamberimizle aralarında şu diyalog geçer;

- “Ey Muhammed!Vallahi, söylediklerinin bir kısmını dinledim. Çok da güzel buldum. Ne istediğini anlat bana, dinliyorum!” Peygamberimiz, bir öğretmen, bir öğrenci havası içinde ona güzelce İslâm’ı anlatır. Tufeyl, gidip akrabalarını İslâm’a davet eder. Babası ve eşi kabul eder, ancak diğerleri karşı koyarlar. Bunun üzerine Peygamberimize gelir ve şikayette bulunur. Peygamberimiz der ki

- “Kavmine dön! Onları, İslâm’a tatlı dille davet et ve onlara yumuşak davran!”

Kibir abideleri nasıl gönüllere girebilir?

Gönüllere girmek işte böyle bir şey.

İnsan taş taşımıyor kalp taşıyor azizim!

Yeter ki siz dürüst, erdemli, ahlaklı, faziletli, samimi ve içtenlikli kullar olun!

Gönle girmek sizin işiniz değil. Siz içinizi düzeltin Allah'ta mutlaka işlerinizi düzeltecektir.

Vesselam!..