MAİDE SURESİ-

13
Cemal Külünkoğlu Meali
(Buna rağmen o günün Yahudileri) verdikleri sözlerden caydıkları için onları (rahmetimizden mahrum ederek) lanetledik ve (hakikati idrak etme melekelerini körelterek) kalplerini katılaştırdık. Onlar ki kelimelerin anlamlarını (Tevrat'ı) tahrif ederler, kendilerine öğütlenen şeyden pay çıkarmayı da unuttular. Pek azı dışında, onlardan sürekli ihanet görürsün. Yine de Sen onları bağışla (kaba ve kırıcı olma), yaptıkları (densizliklere) aldırış etme (sabret ve güzellikten yana ol)! Çünkü Allah iyi davrananları ve iyi yapanları sever.

Cemal Külünkoğlu Meali
Mâide Suresi 13. Ayet Açıklaması

Yahudiler, verdikleri sözlerden caydılar. Sebepsiz yere Hz. Zekeriya, Hz. Yahya ve Hz. Şuayb gibi birçok peygamberi öldürdüler. Hz. İsa’yı öldürmek ve çarmıha germek için tuzak kurdular. Âyette belirtildiği gibi Tevrat’ı tahrif ettiler. Tevrat ayetlerini yorumlarken, sözleri asıl bağlamından kopararak kasten çarpıtırlar. Kendi görüşlerini Allah’a isnat ederek keyfî ilaveler ve kasıtlı değişiklikler yaptılar. Verdikleri sözden caydıkları için Allah da onları lanetledi ve kalpleri katılaştı. (Bakara, 2/74) Çünkü batıl inançlara maksatlı olarak sarılan ve hakikatin sesini dinlemeyi inatla reddeden insanların zamanla ferasetleri kayboluyor.
M.Ö. 586 Yılında Babil İmparatoru Buhtunnasır, Kudüs’ü işgal edip Mescid-i Aksa’yı tahrip etmiş, İsrailoğullarının ileri gelen âlimlerini öldürmüş ve ezberlenmemiş ve tek nüsha halinde bulunan Tevrat’ı yakmıştı. Daha sonraki yıllarda esaretten kurtulan İsrailoğulları, Tevrat’ın hatırlarda kalanlarını toplayarak kendilerine göre bir Tevrat oluşturdular. Bu esnada hazır fırsat ellerine geçmişken işlerine geleni bıraktılar, gelmeyeni çıkardılar.

14-
Cemal Külünkoğlu Meali
(Bunun gibi) “Biz Nasarayız/Hristiyan'ız” diyenlerden de (peygamberlerine ve kitaplarına inanıp itaat edeceklerine dair) sağlam söz almıştık. Ama onlar da kendilerine öğretilen hakikatlerden pay almayı/nasiplenmeyi unuttular. Bu yüzden, Biz de aralarına (tâ) kıyamete kadar sürecek olan bir kin ve düşmanlık soktuk. Yakında (Mahşer günü) Allah yaptıklarını (sanata dönüştürdükleri dini tahrif etmeyi) onlara haber verecektir!

Cemal Külünkoğlu Meali
Mâide Suresi 14. Ayet Açıklaması

Ayette zikredilen Hristiyanlar Pavlus Hristiyanlığından önce yaşayan İsevilerdir. Ayette de görüldüğü gibi Hz. İsa onların arasındaydı ve “teslis” yani Tanrının üç ayrı kişiden oluştuğu inancı henüz yoktu. Bakara sûresinin 2/146. âyetinde de ifade edildiği gibi Hz. Muhammed’i kendi çocuklarını tanıdıkları gibi tanıyan o günün Hristiyanları, bilerek ona ve onun getirdiği vahye inanmadılar. Hakikati örtbas ettiler. Hz. İsa’yı haksız şekilde Allah’ın insan şeklindeki bir tezahürü olarak görerek ulûhiyet makamına yükselttiler, onun için “Allah’ın oğludur” dediler. Böylece onun getirdiği mesajın özüne ters düşerek Hz. İsa’nın gerçek öğretisinden uzaklaştılar. Buna karşılık, âyette belirtildiği gibi Allah, Hristiyan toplulukları kendi aralarında düşmanlıkla cezalandırdığından dolayı sürekli savaşlara yol açan birbirlerine düşman yüzlerce mezhep türemiş, onlarca farklı İncil yazılmıştır.
Ayetin sonunda “yasnaûn” kelimesinin gelmesi de manidardır. Çünkü Kur’an’da genelde “yapmak” anlamına gelen “ya’melûn” kelimesi kullanılır. “Yasnaûn” sanat icra ederler anlamındadır. Yani bunlar din ile oynamayı, vahyin içeriğini değiştirmeyi kendilerine sanat edinmişlerdir. Bu itibarla ayetin son cümlesini “Sanata dönüştürdükleri dini tahrif etmeyi mahşerde Allah onlara soracaktır” şeklinde yorumlamak daha doğru olur.


16- 
Allah, rızasını kazanmak isteyenleri bu kitap sayesinde barış, esenlik ve kurtuluş yollarına ulaştıracaktır. Onları kendi izni ve iradesiyle (dalalet ve cehalet) karanlıklarından (kurtarıp) aydınlığa çıkaracak (ve sonu cennet olan) dosdoğru yola iletecektir.

YORUM: 
Cemal Külünkoğlu Meali
Mâide Suresi 16. Ayet Açıklaması

Bkz. 2/2, 3/103, 6/155, 10/57, 14/1
“Kur’an sayesinde Allah’ın rızasını gözetenlerin kurtuluşa ermesi” tanımlaması, insanın hem maddi hem de manevi her türlü kötülükten emin olması ve iç huzuru yakalaması demektir. Yunus sûresinin 10/57. âyetinde de ifade edildiği gibi Kur’an insan için genel anlamıyla bir “şifa” kaynağıdır, selamet ve saadeti için bulunmaz bir hazinedir. Kâinat kitabını doğru okuyan ve hayatını Kur’an’a göre programlayan insanın önündeki yolların kapanması mümkün değildir. Şirk, iftira, fitne, yalan, hırsızlık, aldatma, kayırma, zulüm gibi kötülüklerin her türlüsünden uzak kalarak, huzurla dolu, barış ve esenliğin hâkim olduğu bir hayatın tesisi ancak Kur’an’la mümkündür. Kur’an’la hayatın dizayn edilmesi için, onun çok iyi anlaşılması lazım. Anlaşılmayan bir şeyi okumanın kimseye bir faydası yoktur. “Kur’an ziyafeti” diye insanlar merasimlere davet ediliyor fakat Kur’an mesajını anlamak yerine sadece “lafız tilaveti” yapılıyor. Kur’an’daki deruni mesajların beyinlere kazınması ve yüreklere nüfuz etmesi gerekirken, sadece lafız tilavetiyle duygulanarak ve gözyaşı dökerek Kur’an’dan istifade edilmeye çalışılıyor. Yani Kur’an’la uyandırılması gereken toplum, şanına hiç de yakışmayacak bir şekilde Kur’an’la uyutulmaya çalışılıyor.

17- 
“Şüphesiz ki Allah –işte o– Meryem oğlu [Mesih] (İsa)’dır!” diyenler elbette kâfir olmuşlardır. [] De ki: “(Allah) Meryem oğlu [Mesih] (İsa)’yı, annesini ve yeryüzündekilerin hepsini helak etmek isterse Allah’a karşı kimin elinde bir şey var ki! [] Göklerin, yerin ve ikisi arasında ne varsa hepsinin otoritesi yalnızca Allah’a aittir. Dilediğini yaratır. Allah her şeye gücü yetendir.””

YORUM: 
Mehmet Okuyan Meali
Mâide Suresi 17. Ayet Açıklaması

Benzer mesajlar: Mâide 5:72, 73.,Bu ayette Hristiyanlar tarafından ilahlaştırılan Hz. İsa ve annesi Hz. Meryem’in de Yüce Allah’ın yarattıklarından birer insan olduklarına, ilahlaştırılmamaları gerektiğine dikkat çekilmektedir. Sadece bu ikisini değil, bütünüyle yeryüzündekilerin hepsini yok etmek istemesi halinde de yaratılmışların Allah’a karşı güçlerinin bulunmadığını belirtmektedir.


18- 
Yahûdîler ve Hıristiyanlar bir de: “Biz Allah’ın oğulları ve dostlarıyız.” dediler.¹ (Ey Muhammed!) Onlara: “O halde (Allah) günâhlarınız yüzünden niçin size azap ediyor? Aslında siz de Onun yarattığı birer insansınız. O dilediğini bağışlar, dilediğini de cezâlandırır. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan tüm varlıkların mülkü (saltanatı) Allah’a aittir ve sonunda dönüş de Onadır.”

YORUM: 
Mehmet Türk Meali
Mâide Suresi 18. Ayet Açıklaması

Yani kendilerinin başka insanlara benzemediklerini, Allah’ın katında özel bir imtiyazlarının olduğunu iddiâ ederek veya Mesih ve Üzeyr’in Allah’ın oğulları, dolayısıyla kendilerinin de Allah’ın torunları olduklarını zannederek Allah’tan korkmadılar. Buna göre Müslümanlar da; Allah’a tevekkül ve duâ ederken her ne yaparsak yapalım, Allah bizi sever zannetmemeli, böyle bir hataya düşmemeli ve Allah’ın kulları olduklarını unutmamalı. Mecâzen de olsa Allah’a “baba” tabirini kesinlikle kullanmamalı.

32- 
İşte bu yüzdendir ki İsrâiloğulları’ndan şöyle yazmıştık: “Kim bir cana karşılık olmaksızın yani yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın, (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir cana hayat verirse (onun canını kurtarırsa) bütün insanlara hayat vermiş (onları kurtarmış) gibi olur.” Elçilerimiz onlara apaçık deliller getirmişlerdi. Sonra, onlardan çoğu yine yeryüzünde aşırıya kaçmaktadır.”

YORUM: 
Mehmet Okuyan Meali
Mâide Suresi 32. Ayet Açıklaması

Bu cümle insan hayatının önemini öğretir. Bundan anlaşılan şudur: Bir âdem bir âlemdir; bir can cihana bedeldir. Haksız yere bir cana kıymak, cihanı öldürmek gibidir. Bir canı manevi anlamda diriltmek, ona ruhsal donanımlar kazandırmak, inanç sahibi, duyarlı, sorumlu kılmak ve insan olmanın gereklerini yerine getiren bir birey olmasını sağlamak da bütün insanlığı diriltmek gibidir. Her insan Yüce Allah’ın bir kitabıdır; onu hayatta tutmak, Allah’ın bir kitabı olan insana, layık olduğu değeri vermek demektir.