MAİDE SURESİ

1-
Abdullah Parlıyan Meali
Ey insanlar! Akitlerinizi titizlikle yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helâl saymamak üzere, bundan sonra size belirtilecek olanlar dışında kalan hayvanlar, sizin için helal kılındı. Şüphesiz Allah, dilediği hükmü koyar.

Abdullah Parlıyan Meali
Mâide Suresi 1. Ayet Açıklaması

Bu sûre gerçek İslâm toplumunun oluşması için Nisâ sûresindeki verilen talimatların devamı niteliğindedir. Müslümanları tüm yükümlülükleri yerine getirmeye yöneltmek için bu amaç doğrultusunda yeni düzenlemeler getirmektedir. Bu anlamda sûrede akitler, kesilecek hayvanlar, avlanmak, hac, ehli kitab kadınlarla evlenmek, irtidat, temizlik, hırsızlığın cezası, fesat çıkarma ve cezası, vasiyet, içki, kumar ve keffaret ile ilgili hükümler yer alır. Bu hükümlerin yanında ibret olması amacıyla Musa kıssası daha sonra Adem oğullarından Kâbil’in Hâbil’i öldürüşü kıssası anlatılarak yeryüzündeki ilk kan ve suça örnek verilir, müslümanlara iyi ve kötü kişi tipi örneklenerek, insan hayatının kutsallığı vurgulanmaktadır. 63. ayetinde geçen el-Ahbâr kelimesinden dolayı “Ahbâr” ismi de verilir.

2-
Cemal Külünkoğlu Meali
Ey iman edenler! Allah'ın (ibadet için) koyduğu sembollere, (savaşmanın yasak olduğu haram) ay'a, süslenmiş kurbanlıklara ve Rablerinin lütuf ve rızasını isteyerek Mescid-i Haram'a yönelenlere karşı saygısızlık etmeyin! (Hac farizasını bitirip) ihramdan çıktıktan sonra avlanabilirsiniz. (Daha önce) sizi Mescid-i Haram'dan alıkoyanlara karşı öfkeniz saldırganlık yapmanıza yol açmasın! İyilikte ve fenalıklardan sakınmada birbirinizle yardımlaşın; günah işlemek ve düşmanlıkları körüklemek amacıyla yardımlaşmayın! Allah'a karşı gelmekten sakının! Çünkü Allah'ın azabı çok şiddetlidir. 

Cemal Külünkoğlu Meali
Mâide Suresi 2. Ayet Açıklaması

Bkz. 2/196Burada “Allah’ın ibadet için koyduğu semboller” ifadesi, hem Kâbe gibi dinî merasimler için ayrılan mekânları, hem de Safa ve Merve gibi yerleri gösterir. Safa ve Merve’nin “Allah tarafından konulmuş nişaneler/semboller olduğunu” Bakara sûresinin 158. âyetinde görmekteyiz. “Süslenmiş kurbanlıklar” ise, Allah adına kurban edilmek ve etleri yoksullara dağıtılmak üzere hac için Mekke’ye getirilmiş olan kurbanlık hayvanlardır. Bu tür hayvanların geleneksel olarak boyunlarına süsler/gerdanlıklar takılırdı.

3- 
ÖLÜ HAYVAN, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilenler, bir de boğulan, dövülerek öldürülen, düşerek ölen, boynuzlanarak öldürülen ya da vahşi bir hayvan tarafından parçalanan hayvanlar -henüz canlı iken keserek temizledikleriniz bundan müstesnadır. Ve putperestçe semboller üzerine kesilenler, ayrıca attığınız zarla geleceğe ilişkin fal bakarak kehanette bulunmak size haram kılınmıştır. Bütün bunlar birer sapmadır. Bugün, inkâra saplananlar, dininiz(i terk edeceğiniz)den umutlarını tamamen kesmişlerdir: O hâlde, onları gözünüzde büyütüp de saygınlaştırmayın! Yalnız Beni yüce bilip, Bana saygı duyun! Bugün dininizi sizin için kemale erdirdim ve size olan nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı/Allah’a teslimiyet yolunu benimsedim. Günaha gönüllü koşmaksızın kim hayatî bir zaruretten dolayı zorda kalırsa, iyi bilsin ki Allah tarifsiz bir bağışlayıcı, eşsiz bir merhamet kaynağıdır."

YORUM: Mustafa İslamoğlu Meali
Mâide Suresi 3. Ayet Açıklaması
Hayvan bile olsa can değerlidir ve hayatın sahibi el-Hayy olan Allah’tır.
en-Natiha: “Boynuzlanarak ölen hayvan”. Basralılara göre mef’ul olan bir isim fail yapılacaksa, sonuna “isimleştirme te’si” getirilir (mentuh: natîh/a) gibi. Sıfat tamlamalarının, mevsufun hazfi ile gelmesi durumunda da bu kural geçerlidir: lihyetun dehîn/e (yağlı sakal) ve aynun kehîl/e (sürmeli göz) anlamını mevsufu hazfederek ve bir te ekleyerek elde edebiliriz. Kûfelilere göre, Arap’lar feîle kalıbına uygun kelimeleri bir isme sıfat yaptıkları zaman “te”leri düşürürler: aynen kehîlen. Fakat eğer mevsuf hazfedilirse onlar da te’yi şart görürler (Taberî). Râzî en-natîha, el-mevkuze, el-mütereddiye kelimelerinin sonundaki teyi koyunu niteleyen sıfat olarak tarif eder. Ona göre te dişillik alametidir. Burada galibiyet kuralı geçerlidir. Araplar genelde boynuzlanmış koyunu yerlerdi.
Nusub (t. nâsıbeh), müşrik Mekke toplumunun üzerinde hayvanları boğazladıkları sunaklar (Râğıb). Bu yalnızca kurban kesmek biçiminde değil, oraya izafe edilen sahte kutsallıktan yararlanmak için hayvan kesimi yapmak biçiminde de gerçekleşiyordu.

Lafzen: “çektiğiniz fal oklarıyla kısmet tesbiti yapmak”. Açıktır ki, bu tür bâtıl anlayışlar, insanın irade ve gayretini yok edici bir işlev taşırlar. Aslında yasaklanan geleceğe ilişkin kehanette bulunmaktır.
Haram kılınanlarla ilgili âyet için bkz: 6:145; ayrıca 90. âyetin ilgili notlarına bkz.

Sûrenin muhtevasına, sahih rivayetlere ve yaygın görüşe göre Kur’an’dan son inen âyet budur (Buhari, Îman 33; Müslim, Tefsir 3-5).
İtmam, bir şeyin aslının (cevherinin) tamamlanmasıdır. İkmal, asıl tam olmakla birlikte noksan olan detayının (arazının) tamamlanmasıdır. İnsanlığın değişmez değerlerinin tümü olan İslâm son mesajla hem nitelik hem nicelik olarak kemale ulaşmıştır. Nimet ise, asıl olarak kemale ulaşmış fakat fer olarak çatısı kurulup “siz kemale taşıyın” denilmiştir. Bu da tamamlanmış olan asıldan yola çıkılarak yapılacaktır. Kelâle ve faizle ilgili âyetlerin bu âyetten sonra indiği görüşünü kabul edersek, dinin ikmaliyle dinin esaslarının kastedildiğini düşünmemiz şart olur.

Maverdi, bağlamla uyumlu olarak, buradaki “islam”ı isim olarak değil bir vasıf olarak alır. Bu durumda âyette dile gelen hakikat, ilâhî talimatlara tam bir teslimiyetle uymaktır. Meşhur rivayete göre bu âyet, Nebi’nin vefatından 81 gün önce kurban bayramı arefesinde nâzil olmuştur.
4-Kendilerine neyin helal kılındığını sana soracaklar. De ki: “Hayatın bütün güzel şeyleri size helaldir.” ¹² Allah’ın size öğrettiği bilgiden bir kısmını öğreterek eğittiğiniz av hayvanlarına ¹³ gelince, onların sizin için yakaladığı her şeyi yiyin, ama üstünde Allah’ın adını anın ve Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun: şüphe yok ki Allah hesap görmede hızlıdır."
4-
Mehmet Türk Meali
(Ey Muhammed!) Sana kendilerine nelerin helal kılındığını soruyorlar. Onlara: “Size temiz olan yiyecekler helal kılındı.¹ Allah’ın size öğrettiğinden bir kısmını öğreterek eğittiğiniz av hayvanlarının, sizin için avladıkları hayvanları yiyin ve onların üzerine de Allah’ın adını anın.² Allah’a karşı hata etmekten sakının, çünkü Allah hesabı pek çabuk görendir.” de.


Mehmet Türk Meali
Mâide Suresi 4. Ayet Açıklaması

1 Tayyib: Lügatte hazzedilen, temiz ve hoş şey demektir. Haramlık şüphesi bulunmayan yenmesine izin verilen helâllere de buna teşbihen Tayyib denilir. Taberî gibi bazı müfessirler burada tayyibatı helaller diye tefsir etmişlerse de, “helaller helâl kılındı” demek uygun bir ifade olmayacağından müfessirlerin ve müctehitlerin çoğunluğu bunun “lezzet ve iştiha hissedilen temiz ve hoş şeyler” manasına geldiğini söylemişlerdir. O zaman bu bölümün manası; “hoşa giden ve iştiha hissedilen her temiz şey size helâl kılındı” demektir. Fakat bundan herkes her hoşuna giden şeyin helâl olduğunu da zannetmemelidir. Tayyibat ancak yaratılıştan temiz, Allah ve Rasulü tarafından yenilmeleri yasaklanmayan, erbabının tiksinmeyip hoşlandıkları şeylerdir. Yoksa badiye halkı ve zaruret içinde yaşayanlar her çeşit hayvanatı yiyebilirler. Gerçi aslolan ibahadır. Yani bir şeyin yenilip içilmesi şer’an yasaklanmamışsa o şey helaldir. Eğer bir şeyin helâl ve haramlığını tayinde delil bulunamazsa o şeyin tayyib olup olmadığına bakılır ve pis olan şeyleri ayıramayan kimselerin zevkine itibar olunmaz. Şüphesiz tayyibata behime-i en’amdan (deve, sığır, koyun ve keçi) başka kuşların ve hatta bütün bitkilerin dahi hoşları dâhildir. Ve sonra helâl olan her hayvanın parçaları da helâl olmaz. Bunların içerisinde habis olanları helal değildir.
2 Yani avlanmak için yetiştirdiğiniz hayvanları, avlanacak hayvanlara gönderirken “Besmele” çekin.