NİSA SURESİ-106-107-116-135-

106- Allah’tan bağışlanma dile! Şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.

YORUM: Mehmet Okuyan Meali
Nisâ Suresi 106. Ayet Açıklaması
ir önceki ayetin yani 105. ayetin iniş sebebi rivayetinden de anlaşılacağı üzere, kendisine yanlış bilgi veren münafık Tu‘me lehinde, haklı olan yahudi aleyhinde hüküm verince bunun bir hata olduğunu ve bağışlanma dileğinde bulunması gerektiğini Yüce Allah Hz. Muhammed’e emretmektedir. Yüce Allah Hz. Muhammed’in bağışlanma dileğinde bulunmasını emredince, aslında benzer olaylarda hata yapanlara da seslenmiş olmakta ve kasten olmasa da hataen karşılaşılan böyle durumlarda işlenen bu türden günahları bağışlayabileceğini, çünkü kendisinin çok bağışlayan ve çok merhametli olduğunu bildirmektedir. Hz. Muhammed’in de bir beşer olması itibariyle hata işleyebileceği, bu yüzden de bağışlanma dileğinde bulunması gerektiğiyle ilgili olan bu mesaj, Tevbe 9:43, Ahzâb 33:37, Muhammed 47:19, Fetih 48:2, Tahrîm 66:1, ‘Abese 80:1-10 ve Nasr 110:3. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

107- Kendi kişiliklerine ihanet edenleri savunma! ¹³⁵ Şüphe yok ki Allah, kendilerine ihanet edenleri ve günahkârlıkta inat edenleri sevmez.

YORUM: Muhammed Esed Meali
Nisâ Suresi 107. Ayet Açıklaması
Yani, “Allah’tan onları bağışlamasını dileyebilirsin, fakat onların davranışları için mazeretler bulmaya çalışma”. Kur’an’ın, ister ruhî isterse sosyal olsun, emanete her türlü ihaneti “kişinin kendisine ihaneti” olarak tanımlaması önemlidir -tıpkı kasıtlı olarak bir günah işleyen veya zulüm yapan kimseyi “kendisine karşı günah işleyen” veya “kendisine zulmeden” (zâlimun nefsehû) olarak tanımlaması gibi- çünkü her türlü kasıtlı günahkârlık onu yapana ruhsal olarak zarar verir.

111-
Mehmet Okuyan Meali
Kim bir günah kazanırsa onu sadece kendi aleyhine kazanmış olur. Allah bilendir, doğru hüküm verendir.

Mehmet Okuyan Meali
Nisâ Suresi 111. Ayet Açıklaması

günahların ve suçların şahsiliğiyle ilgili olan bu mesaj Bakara 2:134, 141, 272, 286, En‘âm 6:52, 164, İsrâ 17:13-15, Lokmân 31:33, Fâtır 35:18, Zümer 39:7, Fussilet 41:46, Câsiye 45:15, Necm 53:38-39 ve Zilzâl 99:7-8. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

112-
Mehmet Türk Meali
Kim de bir hata veya bir günâh işler, sonra onu suçsuz bir kimsenin üzerine atarsa, şüphesiz apaçık bir iftirada¹ bulunmuş ve apaçık bir günâh yüklenmiş olur.

Mehmet Türk Meali
Nisâ Suresi 112. Ayet Açıklaması

1 İftira (bühtan): Sözlükte “yalan söylemek, uydurmak, asılsız isnatta bulunmak” gibi anlamlara gelir. Terim olarak ise, “bir kimseye asılsız olarak suç, günah yahut kusur sayılan bir söz, davranış veya nitelik isnat etmek” demektir. Ancak günlük dilde iftira yaygın olmakla birlikte “ifk, bühtan ve kazf” kelimesi de aynı anlamda kullanılır. İslâm’da iftira haram kılındığı gibi asılsız olması muhtemel haberlere doğruymuş gibi ilgi göstermek ve bunlara araştırmadan inanmak da yasaklanmıştır. (Hucurât: 6) Kur’ân-ı Kerîm’de, Hz. Âişe’ye yapılan iftira (ifk hadisesi) karşısında Müslümanların, böyle bir habere hemen inanmayıp iftiraya uğrayan hakkında hüsn-i zanda bulunmaları gerektiği vurgulanmakta, bu tür asılsız isnat ve iftiraların yayılmasından hoşlananların dünyada ve âhirette ağır bir şekilde cezalandırılmayı hak ettikleri bildirilmektedir. (Nûr: 12, 19) İslâm ahlâkında, insanlar aleyhinde onları kötüleyici ve incitici her türlü konuşma ve dedikodu (gıybet) yasaklanmıştır. Hz. Peygamber (s.a.v) bir kişiyi kendisinde bulunan bir kusurla anmanın gıybet, ona asılsız bir kusur veya suç isnat etmenin ise iftira olduğunu bildirmiştir (Müslim, Tirmizî).


116- Hiç şüphesiz Allah, kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz ama bunun altında olan günahları hak eden kimse için bağışlar. Çünkü kim Allah’a şirk koşarsa, o derin bir sapıklığa düşmüştür. 4/48, 46/4...6

YORUM: Diyanet Vakfı Meali
Nisâ Suresi 116. Ayet Açıklaması
İlgili hadislerle bu ve benzeri âyetlerin birlikte değerlendirilmesi sonunda anlaşılan odur ki, Allah Teâlâ zerre kadar iman ile ahirete intikal eden müminleri bile ya bir müddet cezalandırdıktan sonra, yahut tevbe, keffâret, iyi ameller, musibetlere sabır gibi sebeplerle, yahut da böyle bir sebebe dayanmaksızın affetmekte, bağışlamaktadır. İmansız olarak, inkâr ve şirk içinde hayatını tamamlayanları ise bağışlamayacağı bu âyetten kesin olarak ortaya çıkmaktadır.

125-
Cemal Külünkoğlu Meali
Bütün benliğini (ruhunu ve bedenini) Allah'a teslim eden, dürüst ve erdemlice bir hayat sürerek İbrahim'in tevhid dinine tabi olan kimseden daha güzel dinli kim olabilir? Allah, işte bu yüzden İbrahim'i dostluğuyla yüceltip şereflendirmiştir.

Cemal Külünkoğlu Meali
Nisâ Suresi 125. Ayet Açıklaması

Bkz. 2/124, 3/68, 16/120-121, 123, 46/16, 53/37Peygamberler Allah’ın elçileri olması hasebiyle aralarında bir fark yoktur (Bakara 2/136, 285; Âl-i İmran 3/84). Ancak bazı özellikleriyle ve sorumluluklarıyla birbirlerinden farklıdırlar (İsra 1/55). Mesela Ulu’l-azm diye tabir edilen peygamberler vardır. Bunlar: Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed Mustafa’dır (Ahzâb 33/7, Şûrâ 42/13, Ahkâf 46/35). Bunlara Ulu’l-azm denmesinin farklı sebepleri vardır. Bu konuda İsrâ 17/55. âyetin dipnotuna bakabilirsiniz. Bu âyette olduğu gibi Kur’an’da birçok yerde Hz. İbrahim’in samimiyetinden, hanif dininden bahseden âyetleri görmek mümkündür. 


135- Ey iman edenler! Kendi nefisleriniz, anne babalarınız ve yakınlarınız aleyhine de olsa Allah için şahitlikte bulunarak adaleti gereği gibi uygulayan kimseler olun. (Muhatabınız) zengin de olsa fakir de olsa, (bilin ki) Allah onlara daha yakındır. Şu halde adaleti yerine getirme konusunda kendi tutkularınıza uymayın. Eğer dilinizi büker veya yüz çevirirseniz muhakkak ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

YORUM: Ahmet Varol Meali
Nisâ Suresi 135. Ayet Açıklaması
İbnu Ebi Hatim`in Suddi`den rivayet ettiğine göre biri zengin biri fakir olan iki adam aralarındaki bir problem için Resulullah (a.s.)`a geldiler. Resulullah (a.s.) fakirin zengine haksızlık edemeyeceği kanaatiyle fakirin tarafını tuttu. Bunun üzerine Yüce Allah bu ayeti kerimesini indirerek fakir hakkında da zengin hakkında da adalet prensiplerinin uygulanmasını istedi.