Sivas Haberleri
SİVAS
00:00:00
Öğle vaktine kalan
Sivas
Kısa süreli hafif yoğunluklu yağmur
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
39,5851 %-0.32
45,6681 %-0.99
Ara

UMUDA TUTUNMAK GEREK!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

“Havf ve recâ mü’minlerin mânevî
hastalıklarını tedâvîde kullanılan iki ilâçtır!” İmam Gazâlî
    Hz. Ömer’in çok güzel bir sözü vardır. Der ki; “Eğer dense ki, Cennete yalnız bir kişi girecek, o kişinin kendim olduğunu ümit ederim. Yine dense ki, Cehenneme yalnız bir kişi girecek, o kimsenin kendim olacağından korkarım!”
    Allâh’ı sevme, Allah’tan korkma hususlarında denge içinde olmak, korkuyla ümîdi birlikte yaşamak, Onun her iki yönünü de bilmek ve ona göre davranmak en mûtedil ve doğru olanı.
“Beyne’l-havfi ve’r-recâ” yāni “korku ile ümit arasında olma” her Müslümanın dikkat etmesi gereken bir denge hâlidir.
    Allah Resûlü (sav), vefât etmek üzere olan bir delikanlının ziyâretine gitti. “Kendini nasıl hissediyorsun?” diye sordu. Genç de cevap verdi: “Ey Allâh’ın Resûlü! Allâh’ın affını umuyorum, günahlarımdan dolayı da korkuyorum!”
Bu cevâba Efendimiz(sav) sevindi ve şöyle cevap verdi:
“Böyle bir durumda inanmış bir kulun gönlünde bağışlanma ümîdi ve günâhından ötürü azap görme korkusu birleşirse, Allah o kuluna umduğunu verir ve onu korktuğu azaptan emîn kılar!” (Neseî, Zühd 31)
    Tüm bu endîşe ve korkuya rağmen hayatımızın hiç bir evresinde ümitsizlik asla olmamalıdır. Yüce Rabbimiz(cc) açıkça bizlere hatırlatmaktadır: "De ki: Ey kendi aleyhlerine olarak günahta haddi aşan kullarım! Allâh’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah (dilerse) bütün günahları bağışlar; doğrusu O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir!” 
(Zümer, 39/53)

   “…Allâh’ın rahmetini umarlar, azâbından korkarlar!..” (İsrâ Sur, 17/57) âyeti korkuyla umûdu birlikte zikretmektedir. Mü’minler cehennem ve azap âyetlerini okuyunca korkar; cennet, rahmet, af ve mağfiret âyetlerini okuyunca da ümit içinde olurlar.
     “Elbette hayırlı işler yapan bir Müslümanın Allah’tan sevap beklemesi, yaptıklarından pişmân olan günahkârın affedileceğini ümit etmesi recânın makbûl şeklidir. Kötülük yapmaya devâm eden bir kişinin Allah’tan af beklemesi ise sahte bir recâdır.” diyen Kuşeyrî ne kadar da haklıdır.
Gazâlî; 
“Havf mı yoksa recâ mı daha üstündür?” sorusuna şu cevâbı vermiştir:
“Bu soru, ‘Ekmek mi, su mu daha önemlidir?’ sorusu kadar saçma bir sorudur.”
     Mü’min, havf, recâ ve muhabbet üçgeninde en temiz hayâtı yaşar. Bu konuda da aşırılıklardan kaçınmak gerekir. Tefrit hâli gevşeklik ve lâubâliliğe; ifrat hâli ümitsizlik ve karamsarlığa, akıl ve beden sağlığının bozulmasına yol açar.
Unutmayalım ki Allâh’ın rahmeti gazabını geçmiştir. 
(Buhārî, Tevḥîd, 55; Müslim) ve “Allah kulunun zannı üzeredir”. (Buhārî, “Tevḥîd”, 15; Müslim)
     Duamız o ki;
    "Ey kalpleri hâlden hâle çeviren Allâhım! Benim gönlümü dînin üzere sâbit kıl!” (Müsned, IV, 182, 418; İbn Mâce, Tirmizî)
    Selam ve dua ile!
 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *