GERÇEK DEĞİŞİM, İÇERİDEN GELEN SESLE BAŞLAR
Engelli Mücadelesinde Sahici Ses: Temsil Edilmek Değil, Temsil Etmek
Sivil toplum, toplumun vicdanı ve değişim motorudur. Ancak bu motorun yakıtı; deneyim, samimiyet ve sahiciliktir. Türkiye’de engellilik alanında faaliyet yürüten birçok dernek, ne yazık ki bu üç temel değerden uzaklaşmış durumda. Temsil ettiklerini söyledikleri bireylerin gerçek yaşamlarını bilmeden, onlar adına konuşan yapılar, zamanla işlevsiz ve etkisiz hâle geliyor. Bu durum, sadece bir yönetsel zaaf değil; engelli bireyler için doğrudan bir hak kaybı oluşturuyor.
Deneyim Olmadan Mücadele Eksik Kalır
Bir engelli bireyin yaşadığı günlük mücadele, bir kitapta okunarak ya da bir seminerde dinlenerek anlaşılmaz. Bu mücadele; bastonla bir kaldırımdan geçerken duyulan tedirginlikte, iş görüşmesinde karşılaşılan önyargıda ya da bir kamu kurumunda hissedilen dışlanmışlıkta gizlidir. O nedenle, bu deneyime şahit olmayan bir bireyin, iyi niyetle dahi olsa engelli birey adına konuşması ve karar vermesi, çoğu zaman gerçek ihtiyacı ıskalamak anlamına gelir.
Sivil Toplumun Rolü: Ses Olmak Değil, Sözü Taşımak
Sivil toplum kuruluşlarının görevi, bir başkasının adına konuşmak değil; o kişinin kendi sesini duyurabileceği alanlara zemin hazırlamaktır. Engelli dernekleri, üyelerinin pasif bir izleyici olarak kalmasını kabul etmeyerek; bulunduğu ortamda, toplumda, iş yaşantısında aktif bir özne olacağı yapılara dönüşmek zorundadır. Aksi takdirde dernekler, “etkinlik düzenleyip fotoğraf paylaşan” kurumlardan öteye geçemez.
Erişilemeyen Haklar
Temsil krizi, doğrudan hizmete, hakka ve yaşama erişimi etkiliyor. Bugün hâlâ birçok engelli birey kaldırımda yürüyemiyor ya da istihdamda yer bulamıyorsa, bunun nedeni yalnızca devlet politikaları değil; aynı zamanda bu politikaları etkileyemeyen zayıf sivil yapılardır. Oysa dernekler; meclis kürsüsünde, belediye komisyonlarında, basın toplantılarında yer almalıydı.
Güçlü Dernekler, Güçlü Bireyler
Gerçek bir değişimi amaçlıyorsa, aşağıdaki adımları atması kaçınılmazdır:
• Temsil Hakkı, Doğrudan Yaşayana Ait Olmalı: Yönetim kademelerinde engelli bireyler yer almalı; onların bilgi ve deneyimiyle şekillenen stratejiler oluşturulmalıdır.
• Liderlik ve Aktivizm Eğitimi Yaygınlaştırılmalı: Genç engelli bireyler, savunuculuk, hak temelli düşünme ve örgütlenme konusunda desteklenmelidir.
• Gönüllülük Yapısı Şeffaflaştırılmalı: Derneklerin sadece “gönül işi” değil, aynı zamanda “hak işi” olduğu unutulmamalı; gönüllüler bu bilinçle yönlendirilmelidir.
• Kaynak Kullanımı Denetlenmeli: Kamudan destek alan tüm dernekler, harcamalarını ve faaliyetlerini kamuoyuna açık şekilde sunmalıdır.
Sonuç: Güçlü Temsil, Güçlü Toplum
Engelli bireylerin hak mücadelesi, onların bizzat içinde olmadığı sürece eksik kalmaya mahkûmdur. Hiçbir birey, kendi sesi olmadan gerçekten özgür değildir. Artık engellilik alanında konuşan değil, konuşturan yapılara ihtiyacımız var. Çünkü birinin bizim için değil, bizimle birlikte konuşması gerçekleşirse, ancak o zaman arzu edilen değişim başlar.
Engelli bireyler için değil, engelli bireylerle birlikte.