İYİLİK YAPAN NEDEN KÖTÜLÜK BULUR
İyilik yapmak çok güzel bir davranıştır.Yüksek bir erdemdir.İyiliği iyi kalpli olanlar, karşılarındaki insanı veya hayvanı mutlu etmek için yapar ve teşekkür beklemez.Birde yaptığı iyiliği herkes bilsin arzusu ile yapanlar vardır.O guruptaki iyilikseverlerde şov için yapar ve teşekkür beklerler ve bekledikleri teşekkür gelmez ise kahrolurlar. Hâlbuki iyilik yapmak, yakınlardan başlayarak, düşkünlere, yoksullara, yetimlere yardımcı olmak aynı zamanda insanları yaratan Rabbin bir isteğidir. Peki, aklımıza şöyle bir soru gelebilir. İyilik yapan neden kötülük buluyor?Aslında iyilik yapan kötülük bulmaz. Âmâ iyilik yapan kişi, bazı musibetlerin veya arzu edilmeyen davranışların iyilik yaptığı kişilerden kaynaklandığını görür ise ilk etapta üzülerek iyilik yap kötülük bul diye hayıflanır. Hâlbuki iyilik yapan insan denize bir taş attığını düşünmeli. İyiliğin sonucu yapılan kötülüğün de, bir imtihan olduğunu aklından çıkarmamalıdır. Bu konuda çok manidar bir atasözü vardır: İyilik yap, denize at. Balık bilmezse halik bilir. Sizlere bu konuyla ilgili iki tane hikâye anlatmak istiyorum: Sıcak bir yaz günüydü. Devesinin üzerine binmiş, ıssız çöllerde yolculuk yapmakta olan bir bedevi, yorulunca biraz oturup dinlenmeye karar verdi. Uzaktan güçlükle yürüyen, dudakları susuzluktan kurumuş bir adam yanına çıka geldi. Adam bedeviyi görünce hemen: “Su!..” dedi. Çok yorulmuş ve çok susuz kalmış olacak ki adam acele edercesine: “Ne olur biraz su!..” dedi. Susuzluktan mecâli kalmayan, hararetten dudakları çatlamış adam, hal ve tavırlarıyla durumun ciddiyetini göstermek istercesine davranışlar sergilemeye başladı. Kendisine acındırarak, vaziyetinin kötü olduğunu anlatmaya çalıştı ve zor hareket eden diliyle tekrar şöyle söyledi: “Uzun süredir yollardayım; çok ama çok susadım. Ne olur biraz su!..” Bedevi, adamın haline baktı ve acıdı. Çölde yolculuk esnasında kendisinin de en büyük ihtiyacı olan su kabını derhal devesinden alıp o adama uzattı. Adam suyu içince gözü açıldı, dinçleşip kendine geldi. Fakat tam o sırada, beklenmedik bir harekette bulundu.Ani bir hareketle bedeviyi itti ve yere düşürdü. Sonrada devenin üzerine atlayıp kaçmaya başladı. Bedevi neye uğradığını şaşırmıştı. Bu adamın yaptığına ne demeliydi? İyilik yaptığı adamdan kötülük görmüştü. Hırsızın arkasından hayretle ve şaşırmış bir vaziyette baktı ve peşinden koşmaya başladı. Fakat ne çare? Hırsız deveyi koşturarak uzaklaşıp gitmişti. Aralarındaki mesafe bir hayli açılmıştı. Ona yetişmesi mümkün değildi. Bedevi, ona ulaşmaktan ümidini kesince arkasından şöyle seslenmeye başladı: “Dur!.. Bir dakika dur!..” Bir çift sözüm var sana!..” Adam bedevinin sesini işitiyordu. Fakat hiç aldırış etmiyordu. Üstelik deveyi daha süratlendirerek yoluna devam ediyordu. Çaresiz kalan bedevi, adamın arkasından hem koşturuyor hem de sesleniyordu: “Ey hırsız, tamam!.. Deveyi al git, ama sakın bu olayı kimselere anlatma!..” Hırsız bir an duraksar gibi oldu. Çünkü bedevinin bu isteği tuhafına gitmişti. Kendi kendine “Acaba yanlış mı duyuyorum?” dedi. Kulağına gelen sesi iyice dinledi. Ses ve söz aynıydı: “Ey hırsız!.. Tamam!.. Deveyi al git, ama sakın bu olayı kimselere anlatma!..” Bu ne demekti? Bedevi niçin “Kimselere anlatma!” diye sesleniyordu? Bu isteği tuhaf bulan hırsız, devenin süratini kesti. Hafif durur gibi yaptı. Bedevinin kendisine sesini duyacak kadar yaklaştığını görünce ona: Niçin kimseye anlatmayayım? diye sordu. Bedevi ona insanlık adına bir ders vermek istedi ve şöyle dedi. "Eğer bu olay duyulursa, bir daha çölde kalan ve yardım isteyen bir insan görüldüğünde kimse ona yardım etmek istemeyecek ve korku ile yaklaşacaktır dedi". Bu vesileyle, kendi başımdan geçen bir olayı da anlatmak istiyorum. Ankara da eşimin göz tedavisi için göz protezi üzerine çalışan bir arkadaşın yanındayken, içeriye bir baba ve genç bir adam girdi. Genç arkadaş protez göz yaptırmak istiyor, sonradan bu hale geldiğini, gözünün bu halde olmasına çok üzüldüğünü belirtiyordu. Arkadaşımız hastası için tedaviye başlarken, biz de hasta arkadaşın babasıyla konuşma imkânı yakaladık. Oğlunun bu hale nasıl geldiğini sorunca anlatmaya başladı: "Oğlum uzun yol tır şoförüydü, bir gün yine yola çıktığında yemek için mola verdiğinde, lokanta sahiplerinin bir adamı dövdüğünü görür. Hemen araya girip, müdahale eder. Ve neden dövdüklerini sorar? İçtiği çorbanın parasını ödemediği için adamı dövdüklerini söylerler. Oğlum da bırakın adamı, ben parasını veririm içtiği çorbanın diyerek, adamı kurtarır. Herkes dağıldıktan sonra, dayak yiyen adam sen nasıl benim paramı ödersin, gururumla oynarsın diyerek elinde bulunan şişeyi oğluma atar. Şişe kırılıp gözüne isabet eder ve gözü bu hale gelir”. Bazı insanlar iyilik yapar yaptığı iyilik sonucunda kötülük bulur , bunun da bir imtihan olduğu unutulmamalıdır.