"Balık hafızası" terimi, bir kişinin veya hayvanın hafızasının zayıf veya kısa süreli olması durumunu ifade etmek için kullanılır. Bu terim genellikle olumsuz bir şekilde kullanılır ve kişinin veya hayvanın kısa süreli hafıza eksikliği veya unutkanlık durumu anlamına gelir.

Bu terim, genellikle bir espri veya mizah unsuru olarak da kullanılır, özellikle birinin sürekli olarak bir şeyi unutuyormuş gibi davrandığı durumlarda. Ancak, gerçek hayattaki balıkların hafızası genellikle bu terimin ima ettiğinden daha iyidir. Örneğin, altın balıklarının birkaç hafta boyunca öğrendikleri bilgileri hatırlayabildikleri düşünülmektedir. Balık hafızası, genellikle balıklara atfedilen bir özellik olmasına rağmen, bu terimle insanlar arasında yapılan karşılaştırmalarda da kullanılabilir.

 “Yapay zekâ” nın bu açıklamalarından sonra,  “balıklara” haksızlık yaptığımızı, aslında hafızası kıt olan biz insanların olduğunu anlıyoruz.  Hani Muallim Naci’ye atfedilen o meşhur söz gibi; “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür”. Yani günümüz Türkçesi ile; “İnsan hafızasının sakatlığı, unutkanlığıdır…” Yüreğimizi dağlayan şehitlerimizin derin acısını, gazilerimizin durumunu kısa süre sonra yine unutacağız, hatta zaman daha ilerledikçe hatırlamayacağız bile. Yine bildik sözlerle “idare-i maslahat” yapılacak, yine hamasi söylemlerle unutacağız, unutacağız… Umudumuz ve dileğimiz kalıcı, radikal, caydırıcı çözümlerle ülkemizin hak ettiği sükunete ermesi…

DR. FAZIL KÜÇÜK

O; Kıbrıs davasının lideri, o bir “mücahit”, aynı “Halef’i” Rauf Denktaş gibi. Cenap Şahabettin’in “Bu bizim tıbbiyeden, ara sıra da doktor çıkar” özdeyişinin tam da örneği! Ta üniversite yıllarında, Kıbrıs’ın İngiltere tarafından atanan valilerce yönetilmesine karşı duruşla başlayan, bu uğurda Kıbrıs halkının sesini tüm dünyaya duyurmak için “Halkın Sesi” gazetesini kuran ve o gazetede yazarlık yapan bir idealist. 1943’te Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu’nu, 1944’te Kıbrıs Milli Türk Halk Partisi’ni kurdu; her iki örgütü 1949 yılında, Kıbrıs Milli Türk Birliği Partisi çatısı altında birleştirdi. 1955’te EOKA’ya karşı TMT’yi yani Türk Mukavemet Teşkilatı’nı kurarak, belki de Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakının önünü kesen bir kahraman oldu… Onun ve onun yolunda milim tavizsiz ilerleyen Rauf Denktaş’ın bu büyük mücadelesi sonunda 1974’te, Ordumuzun “Kıbrıs Harekâtı” ile taçlandı, vücut buldu. Kıbrıs’ın hâlihazırdaki sosyoekonomik ve siyasal durumu, geçmişteki mücadelelerin büyüklüğüne asla gölge değildir, olmamalıdır. Bu muhteşem dava adamını, vefatının 40. yıldönümünde saygı, minnet, şükranla anıyoruz. Mekânı cennet, ruhu şad olsun…

RAUF DENKTAŞ

O bir anıt adam, o bir büyük kahraman, o bir “mücahit”, aynı selefi “Dr. Fazıl Küçük” gibi. Kıbrıs davasına adanmış meşakkatli bir ömür… Aslında yaşam öykülerine baktığımız zaman, Dr. Fazıl Küçük’le çok benzer yanları var ve neredeyse tüm Kıbrıs davasında beraberler. Yunanistan’ın “Megali Idea” adını verdiği “Enosis”, yani Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlama düşüncesine karşı mücadelede yine hep birliktelerdi. 1974’te başarıyla yapılan “Kıbrıs Barış Harekâtı” sonrasında kurulan KKTC’nin Cumhurbaşkanlığına kadar giden onurlu ve bir o kadar meşakkatli yaşam! Ahir ömrünün sonlarında çok üzüldüğünü, onu çok üzdüklerini biliyoruz. Annan Planı’na karşı duruşunun haklılığı bugün ortaya çıksa da ne yazık ki kalbini kırmışlardı bir kere... 13 Ocak vefat yıldönümüydü, 12 yıl olmuş kaybedeli. Rahmet, minnet, saygıyla anıyoruz. Ruhu şad olsun…

VER LEFTER’E YAZ DEFTERE

Türk futbolunun ilk ve tek “Ordinaryüsü” sadece Fenerbahçelilerin değil, tüm ülkenin sevgilisi. Hep söyleriz ya, sadece yetenek ve iyi futbolcu olmak yetmez diye. Platon’un da dediği gibi “Kişi, yetenek ve becerilerini yüksek karakter ile tahkim etmek durumundadır. Aksi halde toplum için en zararlı insanlar onlardır. İşte Lefter Küçükandonyadis, bu tarifte ki yüksek karakter ’in tam da örneği… “On beş gün önce gol attığımda omuzlardaydım. En kötüsü ne biliyor musunuz? Evime saldıranlar arasında harçlık verdiğim çocuklar da vardı.” 6-7 Eylül 1955 hadiselerindeki acı anılarından birisini anlatıyor bu cümlede. Ne o gün, ne de yaşamının hiçbir anında saldırganların isimlerini vermeyecek kadar “alicenap” bir kişilik yapısına sahip o… Gayrimüslimlerin evlerinin, işyerlerinin yakılıp yıkıldığı, yağmalandığı 6-7 Eylül hadislerinin olduğu o zamanda dahi, bir an bile Türkiye’yi terk etmeyi düşünmeyen, 23 Nisan 1948 günü, hem de ilk milli maçında  Atina’nın göbeğinde Yunanistan milli takımına gol attığında, Ayyıldızlı formayı öpen Türk çocuğu o… İlk kez bonservis bedeliyle Avrupa da bir kulübe (Fiorentina) transfer olan Türk futbolcusu. Lefter’i anlatmaya ne sahifeler, ne ciltler yeter. Akılda kalan şu ki; “o Türk futbolunun ilk ve son ordinaryüsü”! 13 Ocak vefatının 12. yıldönümü, hasretle, saygıyla, özlemle anıyoruz. Ruhu şad olsun…

FİLM: Kwai Köprüsü. Yön: David Lean. Başroller: Alec Guinness, William Holden, Sessue Hayakawa, Jack Hawkins.

İkinci Dünya savaşının Japonya ayağında geçen bir savaş ve askerlik öyküsü. Özellikle film müziğiyle unutulmazlar arasında yerini alan bir beyazperde şaheseri…

ROMAN: Ver Lefter’e Yaz Deftere  - Yıldırım Kılıç  

Türk Futbolunun Ordinaryüsü Lefter Küçükandonyadis’in yaşamından kesitler, hakkında bilinmeyenler, onun acı ve tatlı anıları. Yıldırım Kılıç’ın kaleminden çok emekle hazırlanmış okunası bir eser…

ŞİİR: Davet – Nazım Hikmet Ran (15 Ocak 122. doğum günü anısına)

Bu arada, “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin” diye Abidin Dino’ya seslenen “Nazım’ın” hapishane yıllarında müthiş güzel resimler yaptığını üstat Sunay Akın sayesinde öğrenmiş olduk. İyi ki varsın Sunay Akın…

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan

Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan

Bu memleket, bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak

Ve ipek bir halıya benzeyen toprak,

Bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,

Yok edin insanın insana kulluğunu

Bu dâvet bizim...

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

Ve bir orman gibi kardeşçesine

Bu hasret bizim...
 

YANLIŞ: Pas geçmek

DOĞRU: İngilizce kökenli “pas” kelimesi zaten geçmek demek!

GÜNÜN SÖZÜ: “Hayatta öyle seçimler yap ki; kazandığın şeyler, kaybettiklerine değsin.” Che Guevera

ÜTOPYA: Terravenenum’da geleneksel “Mizahla Savaş Günü’nün” ilki büyük bir ağırbaşlılık ve kasavet içinde kutlandı!..

ŞADİ-İ ŞİRAZİ’DEN: Sen avucuna bir ekmek, bir yiyecek geçirip onu gafletle yemeyesin diye bulut, yel, güneş ve felek hep senin için iş başında olup işleriyle meşgul oldukları ve Tanrı buyruğuna uydukları halde senin Tanrıya bağlı olmaman ve ona itaat etmemen insafa yakışmaz insafsızlıktır.

RÜYA: “Rüyalar gerçeklikten daha gerçektir, benliğe daha yakındır.” Gao Xingjian

YALAN: Bir yalan gerçeğe ne kadar yakınsa o kadar iyidir, buna karşılık gerçek, kullanılabildiği zaman en iyi yalandır. İsaac Asimov

TEBESSÜM: Bektaşi’nin dostları çokmuş. Kendisine, “Sen bu kadar dostu nasıl kazandın baba erenler?” diye sormuşlar. Şu cevabı vermiş: “İki şeyle kazandım: Birincisi, anlatılan hiçbir şeye karşı çıkmayıpher şey mümkündür” demekle… İkincisi de, derdini açan herkese “hakkın var” söylemekle.