Yaşamlarında hep bir pencere vardır... Tayinleri çıkar, uzaklara doğru durmadan yer değiştirirler, başka bir kente giderler, başka mahalleler, başka sokaklar, başka binalar, başka evler... Pencere değişmez... O pencerede hep bir asker beklenir… Beklenenin rütbesi ne olursa olsun, o pencerenin camına dayanıp bekleyenin rütbesi bellidir; sadece seven birisidir... Anne... Çocuklar... Sevgili...

Pencerenin camları kışları buğuludur... Mutlaka ve mutlaka geçmiş gecelerden kalan, bekleyenin dayanamayıp cama dokunuşundan, sabırsız bir elin parmak izleri vardır... Perdesi kanaviçe işlemeli...Kimi zaman dal dal desenli...Değişiktir, kim bilir... Ama bir değişmeyeni vardır o pencerelerin; bekleyen, sabırsız, görmek isteyen bir çift göz, ağlamaya hazırdır...

Son yıllarda o pencerelerin arkasında ne çok anne dualar okudu... Ne çok çocuk pervazlara başını koyup dalıp uyudu... Ne çok sevgili ağladı... Bilemeyiz... Her kurşun sıkıldığında, her yiğit vurulduğunda, o camları buğulu pencerenin arkasında seven birisi daha vurulur... İşte önceki gün hedef asker aileleriydi... Her gün oradan iki defa geçerim; pencerede bekleyenine giden üniformalı askerler... Aralarında kadınlar, ellerinde file kimisinin...Kimisi bebeğinin arabasını sürükleye sürükleye, ama memnun durumdan... Kimisi okul çantası ile bir küçük kız... Kimisi asker anası... Kimisi bir askere sevdalı...
 

Bu millet rahat uyusun diye camlarda uyumayanların... Ülkemiz yaşasın diye yaşamını verenlerin yuvalarıydı hedef bu kez...
Bu millet hırsızı, uğursuzu, katili başına taç yaparken... İhanetlerin bedelini canı ile ödeyenlerin yuvalarını seçmişlerdi bu sefer…. Asker ailelerini...Türkiye  rahat uyusun...Uğruna ölenlerin çoktur nasılsa memleketim...

Canın sağ olsun..”

Yukarıdaki satırları rahmetli Bekir abiden (Coşkun) alıntıladık. Geçen hafta kaybettiğimiz on iki, son altı ayda otuz dokuz yiğidimizi uğurladık ebediyete. Acılarımızın son olması en büyük isteğimiz ve dileğimiz…

NOT: Yine ve yeniden Halfelik Mezarlığı’nın her iki başındaki reklam panolarını dile getireceğiz! Ölüye saygı, hem inancımızın hem de kültürümüzün bir parçası kuşkusuz. Daha önce de ifade etmeye çalıştığımız gibi, mezarlıklar kutsal yerlerimizdir. Vicdanları son derece rahatsız eden bu çirkin görüntü, umarız ve dileriz en kısa sürede giderilir!.. Bu arada, yıllardır arabaların canına okuyan “Osman Paşa Caddesi’nin (Tarihi bir değeri olmayan taşlı)” zeminini asfaltlayan ilgililere teşekkür etmeyi bir borç addediyorum. Ümidimiz ve temennimiz başta “Sirer Caddesi” olmak üzere, kaldırımlara konulan Taş/Beton çıkıntıların yerine daha masum bariyerlerin konulmasıdır. Araçların park işgalini önlemek adına yapılan bu uygulama, her gün onlarca insanın takılıp düşmesine, yaralanmasına, kol bacak kırıklarına neden olabilmektedir. Daha az riskli çözüm bulunabilir diye düşünmekteyiz!..

 

FİLM: Kuzuların Sessizliği - Yön: Jonathan Demme. Başrollerde: Jodie Foster, Anthony Hopkins, Scott Glenn, Ted Levine.  Yapım Yılı: 1991. (Anthony Hopkins’in, 31 Aralık 86. doğum günü anısına)

Thomas Harris’in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan, psikolojik-gerilim türü Oscar ödüllü bir beyazperde klasiği. 16 dakikalık rolü ile Oscar kazanan ilk ve tek oyuncu Anthony Hopkins ve diğer tüm oyuncuların ödül kazandığı bir başyapıt…

ROMAN: Karamazov Kardeşler - Fyodor Dostoyevski.

1880 Yılında yayımlanan, Dostoyevski’nin zirve romanı olarak adlandırılan bir edebiyat klasiği…

ŞİİR: Kıssadan Hisse - Mehmet Akif Ersoy (27 Aralık 67. vefat yıldönümü anısına)

Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!

Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?

‘Tarih’i ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?

YANLIŞ: Hoca İmam Sokak

DOĞRU: Hoca İmam Sokağı

GÜNÜN SÖZÜ: “Dost acı söyleyen değil, acıyı tatlı söyleyebilendir.” Mevlana Celaleddin-i Rumi

ÜTOPYA: “Platon ideal kent/devletinde, felsefeciler, savaşçılar, zanaatçılar ve çiftçiler gibi sınıfları o kadar katı bir biçimde ayırmıştır ki, toplumsal adaptasyonları milyonlarca yıl hiç değişmeyen biyolojik yapılarda mühürlenip kalmış böcek topluluklarının düzenine benzer bir düzene geri dönmüştür. Belli ki burada göremediği şey, bu geometrik cennetin, insanın bastırılmış potansiyelleri açısından, yaşayan bir cehenneme dönebileceği ihtimaliydi.” Lewis Mumford / Tarih Boyunca Kent

ŞADİ-İ ŞİRAZİ’DEN: “Devlet, varlık, yükselme; öyle iş bilmekle değildir. Bu bir Tanrı vergisidir. Çok rastlanılmıştır. Dünyada nice akılsız insanlar yükselmişler, kıymetlenmişler, sevilmişler, rağbette olmuşlar, fakat buna mukabil nice aklı başında kimseler hor görülmüşler ve hakarete uğramışlardır. Kimyager tasa ile sıkıntı ile ölmüş; fakat ahmak bir adam bir viranede define bulmuştur.”

TEBESSÜM:

 2+2 ne eder?..

Matematikçi: 2 saatte sana, ispatıyla beraber kaç ettiğini gösteririm.

Mantıkçı: Bu problemler çözülebilir cinsten.

Sendikacı: Cevabı bilmiyorum ama bu önemli problemi tartıştığımız için mutluyum.

Tüccar: Alıyor muyuz, satıyor muyuz?..

Muhasebeci: Siz kaç etmesini istersiniz?..