Sivas Haberleri
SİVAS
00:00:00
Öğle vaktine kalan
Sivas
Açık
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
38,7505 %0.36
43,6658 %0.31
Ara

ÜZÜLMEK ve ACI ÇEKMEK BİR HAKTIR

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bir kişi, bir kayıp yaşadıysa, üzülmeye ve acı çekmeye hakkı vardır, yokmuş gibi davranmamak gerekir.

Bu kayıp; Eşya, insan, hayvan, organ, uzuv, sağlık, vatan, itibar, para, statü, ev -bark, iş veya başka herhangi bir şey olabilir.

Kayıp yaşayan insan üzülür, acı çeker, yas tutar, bu, doğal olandır.

Her kişinin yas tutma şekli ve içeriği son derece bireyseldir, tartışılamaz ve yargılanamaz. Tartışılmamalı ve yargılanmamalı…

Kişilerin acılarını yaşama şekli konusunda ahkâm da kesilmez. Kesilmemeli…

Üzüntünün ve acının hırsızlığı olur mu, çalınabilir mi? Oluyor, çalınmaya çalışılabiliyor. Çalınmamalı…

Bazı insanlar kayıp yaşayan bireylerin acısını - üzüntüsünü çalmaya çalışabiliyorlar…

Bunu nasıl yapıyorlar peki?

Şöyle;

Kayıp yaşayan kişi, içinde bulunduğu durumu, kendince ve kendine özgü tarzı ile paylaşmaya çalışırken, yaşadıklarını ifade edebilmeyi dilerken ve duygularının hissettiği şekilde görülebilmesini umarken, konuyu kendi yaşadıklarına çevirerek…

Üzüntü duyan, acı yaşayan kişinin ihtiyacı, içinde bulunduğu durumun görülmesi ve duyulmasıdır. Bu ihtiyacının, gereksindiği şekilde karşılanmasını umar. Bunun için gerekli çabayı kendi dilince ve bireysel özelliklerine göre gösterir. Bu durumu fark edemeyen, fark etmeyen ya da farkında olduğu halde hiçe sayan kişiler, durumu kendilerine çevirerek, onun üzülme, acı çekme, içinde bulunduğu duruma ilişkin duyulma ve görülme hakkını gasp ederler.

Gerçeklerden örnekler;

Örnek ifadelerin tamamı gerçektir ve cenaze evlerinde veya hasta ziyaretlerinde konuşulanlardan alınmıştır.

Bebeğini kaybetmiş birisine, amaaan ne dert ediyorsun, kendini bu kadar helak etmene ne gerek var, üstelik daha yaşın genç, kapı gibi kocan var, gene doğurursun, demek,

Eşini kaybetmiş birisi acısının büyüklüğünü ifade etmeye çalışırken, zaman her şeyin ilacı, her şey zamanla külleniyor, benim de eşim öleli 13 yıl oldu. Onu kaybettiğimde hayat durdu zannetmiştim, ama bak çok da güzel yaşıyorum, ölenle ölünmüyor, demek,

Annesi vefat etmiş birisine, ben de annemi kaybettiğimde senin gibiydim, evet çok zor oluyor, anne acısı hiçbir şeye benzemiyor, insanın sanki ciğeri sökülüyor gerçekten, demek,

Babasını kaybetmiş birisine, çok şükür annen yaşıyor, ya o da olmasaydı, en azından birisi duruyor, benim ikisi de yok. Beni böyle tek başıma bırakıp, göçüp gittiler, demek,

Büyükbabasını kaybetmiş birisine, Allah sıralı ölüm versin, şükür ki eşin - evlatların yaşıyor. Evlat acısı daha fena. Benim komşumun geçenlerde kızına araba çapmış, oracıkta can vermiş, hastaneye bile yetiştirememişler. En azından büyükbaban yaşlıydı, bir sürü hastalığı vardı, yaşı gelmişti, elden ayaktan düşseydi daha zor olurdu. Hastalıkları da ilerliyordu zaten, bundan sonrası hepinize eziyet olurdu. Bazı ölümlere şükretmek gerek, demek,

Anneannesini kaybetmiş birisine, benim de geçen sene abim öldü, insanın kardeşini kaybetmesi daha fena, hala kendime gelemedim. Anneannen de iyice yaşlanmıştı. En azından yaşlının ölümü bekleniyor gençler öyle mi. Çok şükür ki destek alacağın kardeşlerin var. Allah onlara ömür versin, kendini bu kadar yıpratmana gerek yok, bana bak beterin beteri var. Allah bunları unutturacak acı vermesin, demek,

Kardeşi vefat etmiş birisine, bak senin de bir ailen var, bu kadar üzülme, kendini bu kadar bırakma, çoluğun çocuğun için güçlü olman, ayakta durman gerekir, demek,

Dedesini kaybetmiş ve ağlayan birine, sen böyle yapıyorsun ya çocukların çok üzülüyor onlar için iyi olman lazım, demek,

Depremde tüm mal varlığını kaybetmiş canını zor kurtarmış birine, çok şükür ki canın sağ, her şey yerine gelir, demek,

İflas etmiş birine, senin yaşadığın ne ki, kendine gel, sen paranı kaybettin, insanlar tüm ailesini kaybetti, yerinden yurdundan oldu, abartıyorsun ama, demek,

Meme kanseri tanısı almış birine, sen yine haline şükret, meme kanseri en iyi sonuç veren kanser türü, ya beyin kanseri olsaydın. Benim dayımın kızı daha gencecikti ve geçen ay beyin kanserinden öldü. Senin en azından ameliyat şansın var. Boşu boşuna stres yapıp kendini daha kötü bir duruma sokma, haline şükret, demek,

Mide kanseri tanısı almış birine, şimdi tıp çok ilerledi midenin çoğunu alsalar da insanı yaşatıyorlar. Benim teyzemin kızı da mide kanseri oldu 9-10 yıl yaşadı. O kadar da üzülmene gerek yok, demek,

Barsak kanseri tanısı almış birine, benim de barsağımda vardı o illetten, 4- 5 yıl tedavim sürdü şimdi atlattım, ah o zamanlar ne acılar çektim bir bilsen, o ameliyatlar kemoterapi, ışın tedavisi derken ömrümden ömür gitti. Ama hepsi bitti, senin de biter, ben atlattım sen de atlatırsın, moralini yüksek tut, bu hastalık moral hastalığı, moralin iyiyse hastalıkta iyi oluyor. Ben bir kere bile o kötü hastalığın adını anmadım hep iyileşeceğim dedim, acımı kimseye belli etmedim, güçlü durdum, sen de atlatırsın merak etme, demek,

Sonuç olarak; Yukarıdaki gibi yaklaşımlarda bulunmamak gerek, çünkü işe yaramıyor. Bir de o durumda özne, o durumu yaşayan kişi, rol çalmamak gerek. Bir başkasının acısını üzüntüsünü çalmamak, gasp etmemek gerek.

Herkes acı çekme, üzülme ve yas tutma hakkını istediği gibi özgürce kullansın…

Haddimizi ve hududumuzu bilelim,

Lütfen…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *