Sivas Haberleri
SİVAS
00:00:00
Öğle vaktine kalan
Sivas
Açık
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
38,7482 %0.35
43,6230 %0.2
Ara

GÜNÜN AYETLRİ-8-

YAYINLAMA:

AL-İ İMRAN SURESİ

151-Allah’ın indirdiği bir delil olmaksızın Allah’a eş koştuklarından dolayı, o kâfirlerin kalplerine korku salacağız. Onların son sığınakları da ateştir. Zalimlerin yerleşeceği en kötü yer orasıdır.

Mehmet Okuyan Meali
Âl-i İmrân Suresi 151. Ayet Açıklaması

Burada geçen [er-ru‘b] kelimesi yürekleri adeta hoplatan, son derece etkili korku demektir. Anlaşılıyor ki şirk denen inanç bozukluğunun sonu “korku”dur. Bu her ne kadar açıktan görünmüyorsa da sahibinin içinde fırtınalar kopartmaktadır. Uhud’da galip durumda olmalarına rağmen Mekke’ye dönüş yolunda yeniden geri dönme fikri gündeme gelmesine rağmen, korkarak geri dönemedikleri ifade edilmektedir. Dahası Ebû Süfyân’ın Hz. Muhammed ve Hz. Ebû Bekir’le alay edişine cevap veren Hz. Ömer’in meydan okumasına karşılık veremediği de ifade edilmektedir. Burada sözü edilen korkunun özelde Uhud’da olsa da genelde bütün zamanları içeriyor olmasına engel bir durum yoktur.

154-
Cemal Külünkoğlu Meali
Sonra o üzüntü ve kederin ardından Allah üzerinize bir güven indirdi, (şaşkınlığı atlatmak ve rahatlamak için) bir kısmınızı bürüyen bir uyku hali verdi. Bir kısmınız da canlarının derdine düşerek, cahiliye kafasıyla Allah hakkında gerçek dışı zanlara kapılarak: “Bu işten bize ne var (niye savaştık) ki?” diyorlardı. (Ey Resûl!) De ki: “Şüphesiz bütün iş (yetki ve karar) Allah'ındır.” Onlar, sana açıklayamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar ve: “Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik (kardeşlerimiz öldürülmezdi)” diyorlar. De ki: “Evlerinizde dahi olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış bulunanlar mutlaka yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp gideceklerdi. Allah, bunu gönüllerinizdeki (ihlâs ve fitne gibi) şeyleri yoklamak ve kalplerinizdeki (vesveseleri) temizlemek için yaptı. Allah, sinelerdekini (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.”

Cemal Külünkoğlu Meali
Âl-i İmrân Suresi 154. Ayet Açıklaması

Ölümün zaman ve mekân bilgisi tamamıyla Allah’ın takdirindedir (Lokman 31/34, Hud 11/6). Hangi sebeple ve isimle olursa olsun ölen kişi ya da herhangi bir canlı mutlaka eceli geldiği için ölmüştür. “Savaşa gitmeseydi, uçağa binmeseydi, ağaca çıkmasaydı, otobüsle yolculuk etmeseydi, o ilacı almasaydı, o yemeği yemeseydi, ameliyata girmeseydi, kavgaya karışmasaydı…” gibi söylemler tamamen boş ve manasızdır. Elbette ki insan, tedbiri elden bırakmayacak, disiplinli ve düzenli bir hayat yaşayacak, ancak ölümün zamanı ve mekânı konusunda ne yaparsa yapsın başarılı olamayacak. Çünkü “Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an öne geçebilirler.” (A’râf 7/34)

157-Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, şunu biliniz ki, Allah'ın affı ve rahmeti, onların topladıkları bütün şeylerden daha değerlidir.

Cemal Külünkoğlu Meali
Âl-i İmrân Suresi 157. Ayet Açıklaması

Burada savaşın kazanılması hâlinde elde edilecek ganimetlere de vurgu yapılıyor. Çünkü Uhud Savaşı'nda okçuların yerlerini terk etmesinde ganimet sevdasının ciddi payı vardı. Allah’ın rızasının ve rahmetinin dünyalıklardan çok daha hayırlı olduğu anlatılarak dünyalıklara meyletme konusunda Müslümanların dikkati çekiliyor.

159-
Cemal Külünkoğlu Meali
(Ey Resul! Uhud gazvesinde olduğu gibi her zaman) Allah'tan gelen merhamet sayesinde onlara yumuşak davrandın. Eğer sert, katı kalpli biri olsaydın, kuşkusuz çevrenden uzaklaşırlardı. O halde onları bağışla, kendileri için Allah'tan af dile ve toplumu ilgilendiren her konuda onlarla müşavere et ama karar verince artık Allah'a güven (ve o işi yap). Zira Allah, tevekkül edenleri sever. 

Cemal Külünkoğlu Meali
Âl-i İmrân Suresi 159. Ayet Açıklaması

Bkz. 42/38Savaşta Hz. Muhammed’in direktiflerine rağmen görev yerlerini tekeden ve dolaysıyla mağlubiyete sebep olan sahabelere kaba ve katı davranmamak konusunda uyarı olduğu gibi istişare konusunda da onların dışlanmamasına dikkat çekiliyor. İslam nizamını ayakta tutan dinamiklerin başında şûra gelmektedir. İlmî, siyasî, iktisadî, içtimaî, sosyal ve kültürel meselelerin çözümünde en önemli vazife şûraya aittir. İstişare konusunda yani şûrayı oluşturmak mevzuunda bugünün İslam dünyası çok geridedir. Oysa Hz. Muhammed’e verilen bu talimat bütün zamanlar için emir niteliğindedir. Yani hangi işte ve meslekte olursa olsun Müslüman’ın istişare ile iş yapması şarttır. Çünkü istişare ile sosyal bir varlık olan insanın diğer insanlarla arasındaki bağ güçlenir, istişare eden insan egonun bütün izlerini siler, bencil davranışlar sergilemekten vazgeçerek daha mütevazı olur, başkalarının aklından ve zekâsında istifade edeceği için kendine olan güveni artar.

164-Andolsun! Allah Müminlere kendi içlerinden ayetlerini okuyan, onları arıtıp temizleyen, kitabı ve hikmeti öğreten bir elçi göndermekle büyük lütufta bulunmuştur. Oysa onlar daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.

Erhan Aktaş Meali
Âl-i İmrân Suresi 164. Ayet Açıklaması

1.Bu terkipteki kitap sözcüğü, Kur'an'ın Allah tarafından ileri sürülen, kanıtlayıcı, yol gösterici, aydınlatıcı bilgi olmasını ifade etmektedir. Hikmet sözcüğü, Kur'an'ın niteliklerinden biri olarak, Kur'an demektir. Tıpkı Kur'an ve Zikir, Kur'an ve Furkan terkipleri gibi. Hikmet, Kur'an'ın; toplumu güçlendirme, sağlamlaştırma, düzenleme, baskı, zulüm ve fesadı engellemeye dair hükümleri ile ilgili yönünü ifade eden bir nitelemedir. Hikmet sözcüğüne, sünnet anlamların verilmesi doğru değildir. (3:48. Allah, Ona Kitap'ı Hikmet'i1, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek.) 2. Minnet etti.

169
Cemal Külünkoğlu Meali
Ve sakın Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanma! Bilakis onlar diridirler. (Hem de senin ve onların bilmediği bir âlemde) Rablerinin katında nimetler içerisinde yaşıyorlar.

Cemal Külünkoğlu Meali
Âl-i İmrân Suresi 169. Ayet Açıklaması

Bkz. 2/154
“Allah yolunda öldürülenlerin ölüler sanılmaması” onların bizim gibi yaşadığı anlamına gelmez. Evet, onlar bedenleriyle bu dünyadan ayrılmışlardır. Onların diri olması, asılları olan ruhlarının Allah’ın belirlediği bir âlemde nimetler içerisinde yaşıyor olmasıdır. Nitekim Bakara, 2/154. âyette de “…onlar yaşıyor ama siz farkında değilsiniz” buyrulmaktadır.

173-
Cemal Külünkoğlu Meali
(O inananlar öyle kimselerdi ki) insanlar onlara; “düşmanlarınız size karşı ordu topladı, onlardan korkun” dediklerinde, bu onların imanını artırdı ve şöyle dediler: “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir.”

Cemal Külünkoğlu Meali
Âl-i İmrân Suresi 173. Ayet Açıklaması

Uhud savaşından sonra müşrik ordusu savaş alanını terk ederken Ebu Süfyan, Hz. Peygamber’e; “Önümüzdeki yıl Bedir meydanında sizinle tekrar karşılaşacağız” şeklinde tehdit savurmuştu. Ertesi sene, müşriklerin böyle bir savaş için hazırlık yaptığı haberi Medine’ye ulaşınca Hz. Muhammed yetmiş kişilik bir süvari birliği ile Bedir’deki savaş yerine gitti. Fakat Müslümanların azim ve kararlılığını haber alan Ebu Süfyan ve ordusu, geleceklerine dair şayia çıkarmalarına rağmen korkup yola çıkmadılar. Bu âyet, Müslümanların Allah’a olan güvenini ve bu güvene dayalı olarak ortaya koydukları yürekliliği takdir etmektedir.


Cemal Külünkoğlu Meali
Allah'ın lütuf olarak bağışladığı şeylerde (infak etmeyip) cimrilik edenler, asla bunun kendileri için hayırlı bir şey olduğunu sanmasınlar. Tersine bu, onlar için kötüdür. Cimrilikle yanlarında tuttukları mal, kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Kaldı ki göklerin ve yerin mirası Allah'ındır (ve her şey O'na kalacaktır). Hiç kuşkusuz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

Cemal Külünkoğlu Meali
Âl-i İmrân Suresi 180. Ayet Açıklaması

İnsana lütfedilen servet ve zenginlikler onun kendi metaı değil, sadece ona geçici olarak verilen emanetlerdir. Bu emanetlerin asıl sahibi Allah olmakla beraber bunlara hakkı olan ihtiyaç sahipleridir. Gün gelecek bütün bu emanetler insanın elinden alınarak gerçek sahibi olan Allah’a dönecektir. Üstelik “neden infak edilmedi ve neden hak sahipleri bulunup da onlara teslim edilmedi? diye de hesap sorulacaktır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *