NİSA SURESİ-
1-
Mustafa İslamoğlu Meali
EY insanlık! Sizi bir tek canlı varlıktan yaratan, ondan da eşini yaratan ve her ikisinden de birçok erkek ve kadın var eden Rabbinize karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun! Kendisi adına birbirinizden (hak) talebinde bulunduğunuz Zât’a ve bu insanlık bağına karşı sorumluluk duyun. Kuşkusuz Allah, üzerinizde daimî bir gözetleyicidir.
Mustafa İslamoğlu Meali
Nisâ Suresi 1. Ayet Açıklaması
Buradaki nefs-i vahide, iki anlama gelebilir:
1) A’râf 11, Nisâ 1 ve Hucurât 13 ışığında, Âdem’in de kendisinden yaratıldığı ilk organik bileşiğe (hücre) delâlet eder. Kur’an’da nefs 16, nufûs 2 ve enfus 153 yerde gelir. Hepsinde de anılan şeyin maddî ve mânevi unsurlarıyla birlikte “kendisi, zâtı, özü” mânasına gelir. Her can ölümü tadar. Nefis tatmin, rıza, yalvarma, korku, yatışma, fedakârlık, hile, haset, pişmanlık ve vesvese ile nitelenir. İman ve küfür, hidayet ve dalalet, günah ve takvâ, ödül ve ceza ile alâkalı kullanılır. Kur’an cisim ve ceseti hiç âhiretle alâkalı kullanmazken nefsi âhiretle alâkalı olarak sık kullanır.
2) İnsanoğlunun kadın olsun erkek olsun bir tek özden yaratıldığına delâlet eder. (Ebu Müslim el-Isfahani’den nkl: Râzî, Mefâtîh).
Zevc için bkz: 42:11, not 12. “Ondan da eşini” ibaresi, “onun cinsinden” şeklinde eşin de aslı olan biyolojik kökenin bölünerek çoğalmasına delâlet edebilir (Krş. Ebu Müslim’den nkl. Râzî). Geleneksel tefsir bu ibareyi Eski Ahid ışığında okuyarak Âdem’in eşinin Âdem’in bedeninden yaratıldığını söyler. Bunu teyiden de, mecaz olduğu açık olan “Kadın kürek kemiğinden yaratılmıştır” rivayetini nakleder (Buharî, Enbiya 2). Oysa “kadın kürek kemiği gibidir” versiyonu, sözün mecaz olduğunu izaha yeterlidir (Müslim, Radaa 18).
Lafzen: “rahimlere”. Bu bağlamda erhâm, tüm insanlığın birbiriyle olan kan bağına delâlet eder. Bu bağ tek tek tüm insanların gözetmesi gereken “insanlık” ortak paydasını temsil eder. İnsanlığa karşı sorumluluk ile Allah’a karşı sorumluluk birlikte gelmiştir. Bizim “İnsanlık bağı” olarak tercüme ettiğimiz erhâmın tekili olan rahim organı için Allah Rasûlü şöyle buyurur: “Rahim, Rahmân’dan bir daldır” (Buharî, Edeb 81:13). Bir bakıma kadın rahmi, ilâhî rahmetin insandaki tecellilerinden biridir.
Zımnen: aynı ana babadan gelenlerin birbirlerine soy sopla övünmeleri anlamsızdır.
2-(Vefat eden akrabalarınız ya da bir başkası tarafından sizler emanet edilen) yetimlere (gerekli yaşa ulaştıklarında) mallarını veriniz, temiz olanı (helali) pis olanla (haramla) değiştirmeyiniz! Onların mallarını (hileli yollarla) kendi mallarınıza katarak yemeyiniz! Biliniz ki bu, çok büyük bir günahtır.
YORUM: Cemal Külünkoğlu Meali
Nisâ Suresi 2. Ayet Açıklaması
“Yetâmâ”, “yetim” kelimesinin çoğulu olup ergenlik çağına gelmeden babası ölen ya da ergenlik çağına gelmiş ama reşit olamamış çocuk demektir. Ancak eski Arap geleneğinde kocası ölen kadına da tek başına kaldığı için yetim denilirdi.
Hz. Muhammed zamanında Arap bedevileri yapılan savaşlarda yetim kalmış kadın ve kızları nikâhlayıp varlıklarına el koyuyor sonra bu varlıkları kendi hanımlarına harcıyorlardı. Bu geleneğin sonlandırılması için bu ayet nazil olmuş ve daha sonra böyle istismar edici evliliklere kimse tevessül etmemiştir.
10-Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarına sadece ateş doldururlar ve alevli bir ateşe atılırlar. 4/2-5-6
15-Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı aranızdan dört şahit getirin. Şahitler, onların suç işlediğinden yana şahitlik yaparlarsa o kadınları, ölüm canlarını alıncaya yahut Allah onlara (tevbe etmeleri suretiyle) bir kapı açıncaya kadar evlerinde alıkoyun.
YORUM: Cemal Külünkoğlu Meali
Nisâ Suresi 15. Ayet Açıklaması
Nûr sûresinin 2. âyeti nazil oluncaya kadar fuhuş yapan kadınlar konusunda bu âyet esas alınmıştır. Ancak Nûr sûresinin 2. âyeti nazil olduktan sonra erkek olsun kadın olsun, evli olsun bekar olsun zina eden herkese yüz sopa vurulması hükmü getirilmiştir.
YORUM-2:Erhan Aktaş Meali
Nisâ Suresi 15. Ayet Açıklaması
Lezbiyenlik. Ayet, zinadan değil, fahişelikten yani aşırılıktan, davranış bozukluğundan söz etmektedir. Kur'an, fahişe sözcüğünü “her türlü aşırılık” anlamında kullanmaktadır. Buradaki fahişelikten kasıt, lezbiyenliktir. Ve bu suçun sabit görülmesi dört kişinin tanıklığına bağlanmıştır.
16-İçinizden onu (o fuhşu) yapan iki erkeği de cezalandırın! tevbe eder, kendilerini düzeltirlerse artık onlardan (kendilerine ceza vermekten) vazgeçin! Şüphesiz ki Allah tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir.
YORUM: Mehmet Okuyan Meali
Nisâ Suresi 16. Ayet Açıklaması
Bu ayet öncekinin zıddına bu defa “erkek erkeğe yapılan homoseksüellik” ahlaksızlığının cezasını içerir. Bu iki ayette bilinen anlamda kadın-erkek yapılan zinadan söz edilmemektedir. Zira bilinen anlamda zinanın cezası, Nur 24:2’de 100 [celde] (değnek) olarak belirlenmektedir. tevbe ve ıslahın cezaları düşürmesiyle ilgili bkz. Âl-i İmrân 3:89, dipnot 8.
17-Allah’ın kabul edeceği tevbe, sadece bilmeden kötülük edip sonra hemen tevbe edenlerin tövbesidir. İşte Allah bunların tevbesini kabul eder. Allah bilendir, doğru hüküm verendir.
YORUM: Mehmet Okuyan Meali
Nisâ Suresi 17. Ayet Açıklaması
Bu ayette Yüce Allah’ın kabul edeceği tövbenin bilgisizce yapılan bir hatadan hemen sonra gerçekleştirilen pişmanlık ve yöneliş olduğuna dikkat çekilmektedir. Hata işledikten hemen sonra tevbe etmek, günahın günah olduğunu idrak edebilmek ve günahı savunmamaktır. Zamana yayılan hata bir süre sonra kanıksanır, benimsenir, unutulur, alışkanlığa dönüşür ve kişiyi yaptığının hata olmadığı sonucuna götürür ki işte bu korkunç bir akıbettir. Ayette geçen [es-sûe] “kötülük” kelimesinin tekil getirilmesi, hatalara dalmamayı öğütlemektedir. Bilerek hatada ısrar etmek kişinin tevbe etmeden ölmesine yol açabilir ki bundan kurtulmak için hatadan hemen sonra tevbe etmek gerekmektedir. Benzer mesaj: Neml 27:11.
18-Yoksa hayatı boyunca kötülük yapıp dururken ölümün eşiğine gelince, “Şimdi tevbe ediyorum” diyen (sözde mü'min)lerle kâfir olarak ölenlerin tövbesi geçerli değildir. Biz, işte böylelerine şiddetli bir azap hazırlamışızdır.
YORUM: Cemal Külünkoğlu Meali
Nisâ Suresi 18. Ayet Açıklaması
Tevbe, günah işleme imkânı olduğu halde bir daha aynı günahı işlememeye söz vermektir. Kur’an’da, “Allah, kendisine şirk koşulmasının dışındaki dilediği kimselerin bütün günahlarını bağışlar. (Nisâ, 4/48, 116)” buyrulmuştur. Allah’ın mağfireti, tevbe eden insanın samimiyetine bağlıdır. Allah’ın kabul etmeyeceği tevbe ise, artık günah işleme olanağı kalmamış, kötülük işleme fırsatlarını pervasızca kullandıktan sonra köşeye sıkışmış, kendisinin kötülükleri değil de kötülüklerin kendisini terk ettiği ve canı gelip boğaza dayandığı mücrimlerin tövbesidir. Yani artık iş işten geçmiştir ve yapılan tevbenin bir anlamı kalmamıştır. Bu konuda çaresiz kalan ve çıkış yolu bulamayan Firavun’un tevbesi bizim için referans olmalıdır. (Yunus 10/90-92)