Hikâye edilir; bir zamanlar devenin dallı budaklı çok güzel boynuzları vardı. Bir gün bir göl kenarında, eğilmiş su içerken onu gören bir geyik devenin güzelliğine hayran kalmıştı. Geyik yavaşça deveye yaklaştı. Ormanlar kralının düzenlediği şölene katılacağı için süslenmesi lazım geldiğini söyledi. Boynuzlarını ödünç vermesi için deveye yalvardı. Ve istediğini elde edinceye kadar diller döktü. Deve yumuşak yürekli bir hayvandı, onun ricalarına dayanamadı ve güzelim boynuzlarını verdi. Geyik onları alır almaz öyle sevdi, benimsedi ki bir daha geri vermek istemedi. At geyiği görünce, deve ile aralarında olanları öğrendi. O da deveden kuyruğunu ve yelesini ödünç aldı. Geyik de, at da bir daha devenin yanına uğramadılar. Derler ki devenin yüzündeki o mazlum, o hüzünlü bakış hep o aldatmanın sonucuymuş.

İnsanlar olarak aldananlar sınıfında yer aldığımız gibi, bazen de dünyanın faniliğine kapılıp, aldatanlardan oluveriyoruz. Aldatılmaktan ve kendisine hile yapılmasından hoşlanacak normal bir insan, düşünmek mümkün değildir. Aldatıldığının farkına varmak herkesi üzer. Alışverişte ve öteki beşerî münasebetlerde birileri tarafından aldatılmak, işlemedikleri bir şeyle insanlara eziyet etmek, demektir. Ve dinimizce de yasaktır. Hile ve hurda ile elde edilecek kazanç ise içinde başkasının hakkı bulunduğu için haramdır.

Ebu Hüreyre radıyallahu anh’ten ve Müslim’den rivayet edildiğine göre; Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bize silah çeken bizden değildir. Bize hile yapıp aldatan da bizden değildir”. Bir büyüğüm de bana demişti ki; “Aldatan olma, aldanan ol. Yeter ki sana aldattı demesinler. Ahirete aldatmanın zalimliğiyle gideceğimize, aldanmanın masumiyetiyle gitmek daha hayırlıdır”.

Neden bu cümleleri kaleme aldığımı soracaksınız? Hemen anlatayım.

Bundan birkaç ay önce ismini ve memleketini söylemeyeceğim görme engelli bir arkadaşım başından geçenleri bana anlattı, nice zamandır yazayım dedim kalemim varmadı. Çok üzüldüm. Görme engelli arkadaşım ve iş arkadaşı bir gün alışveriş yapıyor. İş arkadaşı görme engelli gencin kredi kartının şifresini öğreniyor. Daha sonraki günlerde iş arkadaşı, dostuma bir gün diğer tanıdık arkadaşlarıyla birlikte hamama gitmeyi teklif ediyor. Ücretleri de kendisinin ödeyeceğini söyleyerek ısrarcı oluyor. Arkadaşım kıramıyor ve teklifi kabul ediyor. Hamama vardıklarında diğer arkadaşların işi çıktığı öğrenilince arkadaşım ve o iş arkadaşı beraber kalıyorlar. Aradan birkaç saat geçip hamamdan çıkınca görme engellinin telefonuna mesajlar geliyor. Kredi kartından, 600 tl para çekildiği bilgisi ellerine ulaşıyor. Ayrıca iş arkadaşının ısmarlayacağı hamam paralarının da görme engelli gencin kredi kartından çekildiği anlaşılıyor. Görme engelli kredi kartını çekilen tutarların telefonuna mesaj gelmesi sistemine göre ayarlamasını yaptırmış. Ancak yanındakinin bundan haberi olmadığından onun engelinden yararlanmış. Engelli ve engelsiz arkadaşlara tavsiyemizdir. Önemli şifrelerinizi güvenmediğiniz kişilerle paylaşmayınız. Ve bir görme engelli kredi kartı kullanıyorsa mutlaka kendisi pos makinesi nasıl kullanılır öğrenmeye çalışmalıdır. Bankacılık kanunlarında yapılan düzenlemelere göre “pos makineleri artık görme engelliler için uyumlu hâle getirilmelidir.” diye bir madde var. Esnafımız, biz görme engellileri de düşünerek, tuşları belirgin, karmaşık olmayan pos cihazlarını tercih etmelidirler.

Geçenlerde haberlerde maddi olarak dolandırılan bir işitme engellinin haberlerini okumuştuk, bir dostuna borç verip alamayan görme engelliye de şahit olduk. Bu olaylar sadece engellilerin başına gelmiyor. Engelsiz insanlarda sık sık bu tür durumlarla karşılaşıyor. Ama bizlere düşen engelli, engelsiz dikkatli olmak, Müslüman tedbirli olur diyerek, bir delikten iki kere ısırılmamaya çalışmak.