Sivas’ta yürütülen akademik bir saha araştırması, atık toplayıcılığı yapan ailelerin toplumsal hayattaki görünürlüğünü ve kamu yardımlarıyla kurdukları ilişkiyi mercek altına aldı. Saha çalışmasında, bu grupların gündelik yaşam pratikleri ile sosyal yardımlar arasındaki bağ derinlemesine analiz edilirken, akademik literatüre “gösterişçi yoksulluk” kavramı kazandırıldı.
Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyeleri Dr. Meltem Yılmaz Bilecen, Dr. Ömer Temizkan ve uzman Ahper Nuri Delican tarafından yürütülen araştırma, Sivas kent merkezinde yaşayan atık toplayıcı Roman kökenli aileler üzerinde odaklandı. Çalışmada, düşük gelir düzeyindeki ailelerin kapitalist sistem içerisinde nasıl konumlandıkları, sosyal yardımlardan nasıl etkilendikleri ve bu yardımlarla kurdukları ilişkinin gündelik yaşama etkileri incelendi.
Araştırmaya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Meltem Yılmaz Bilecen, çalışmanın temel çıkış noktasının, kapitalist sistemde tüketim üzerinden tanımlanan bireylerin bu düzene ayak uyduramaması halinde yaşadığı dönüşümleri anlamak olduğunu belirtti. Bilecen, “Toplumda bireyleri sahip oldukları araçlar, telefonlar ve evler üzerinden tanımlıyoruz. Ancak atık toplayıcılar bu sistemin dışında, görünmez konumda yer alıyorlar. Bu bireyler, gelir düzeylerinin düşük olmasının yanı sıra, kamu yardımlarından yararlanabilmek için bilinçli şekilde varlıklarını gizleyebiliyorlar” dedi.
Bilecen, bu davranış biçiminin “gösterişçi yoksulluk” olarak tanımlandığını belirterek, “Tıpkı zenginliğin sergilenmesi gibi, yoksulluğun da bir gösterim biçimi var. Bazı aileler, daha fazla yardım alabilmek adına sahip oldukları mal varlıklarını gizliyor, olduklarından daha yoksul görünmeyi tercih ediyor” diye konuştu.
Araştırma, sosyal yardımların kimi zaman çalışmaya teşvik etmektense bireyleri pasifize ettiğini de ortaya koydu. Özellikle sigortalı bir işe girmeleri durumunda yardımların kesilmesinden endişe duyan bazı ailelerin, kayıt dışı işlerde çalışmayı ve atık toplamayı tercih ettiği gözlemlendi.
Bilecen, “Atık toplayıcı ailelerin bir kısmı, çocuklarını eğitime teşvik etmiyor ya da evde eğitim ortamı sunamıyor. Bazı çocuklar okula gitse dahi, bu devamlılık göstermiyor. Öte yandan, aileler kamu yardımlarının devamı için düzenli işlerden uzak duruyor” dedi.
Araştırmanın dikkat çekici bulgularından biri de atık toplayıcıların kent yaşamının içinde olmalarına rağmen çoğu zaman görünmez kabul edilmeleri. “Yanlarından geçip gidiyoruz, ancak onlar bizim gözümüzde yalnızca yardıma muhtaç bireyler olduklarında değer kazanıyorlar” diyen Bilecen, bu durumun da sosyal politikalar açısından yeniden değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekti.