KIYAMET ALAMETLERİNDEN YE'CÜC VE ME'CUCÜN ÇIKMASI:

Bilindiği gibi Ehli Sünnetçiler tarafından kıyamet alametleri diye adlandırılanlardan biri de Ye’cüc ve Me’cücdür. Ebu Cafer Taberi’nin yazdığı “Cami-ül Beyan et Tevil-ül Kur’an tefsirinde bu konuda geniş izah yapılmış ve Ye’cüc Me’cüc Türklerdir denilmiştir. Ondan sonra birbirinden alıntı yapan Bağdadi, Belhi, Beyzavi, Narzavi, Nesefi, Nüveyri, İbn Esir, Asım Efendi, Ahteri, bunlardan önce, bunlardan sonra daha birçok İslam âlimi kitaplarına Ye’cüc Me’cüc Türklerdir diye yazmışlardır. En son Derveze’nin Et Tefsirü-l Hadis kitabından Hakkı Yılmaz, “Kur’an’daki önemli sözcük ve kavramlar” kitabına almış, bizde oradan alıntı yaptık:

Ye’cüc Me’cüc: Bu iki kavim Yafes b. Nuh’un çocuklarından olup Türklerden bir nesildir. Yahut Türkler onlardan bir gurup olup, Zülkarneyn seddi inşa etmeden oradan çıkmışlar ve dışarıda kalmışlardır. Sonrada Türk diye adlandırılmışlardır. 22 kabile olup Âdemoğullarından onda dokuzunu oluşturmaktadır. Onlar iki millet olup her millette dört bin millettir. Erkeklerinden her biri, neslinden bin kişinin yetişip silah kullanabilecek duruma geldiğini görmeden ölmez. Bunlar Âdem (a.s.)’ın çocuklarından olup dünyayı tahrip etmek için dolaşırlar. Onlar üç sınıftır: Bir sınıf Şam’da ki çamlar gibidir. Boyları göğe doğru 120 zira’dır. (Bir şey değil sekiz buçuk metreymiş sadece?) Diğer bir sınıf, genişliği ve uzunluğu eşit olarak 120 zira’dır. (Yani, eni boyu sekiz buçuk metre olan insanlar.) Bunların karşısında ne Dağ ne demir duramaz. Üçüncü sınıf ise, bir kulağını döşek, diğer kulağını yorgan yaparak yatarlar. (Gülmek serbest) Bunlar karşılaştıkları her türlü hayvanı, fili, domuzu, köpeği hatta kendilerinden öleni bile yerler. (Çinliler Olabilir mi acaba? Hala köpek yiyorlar da?) Önleri Şam’da, arkaları Horasan’da Doğu nehirlerinin hepsini içerler. (Eski Atalarımızın Yurtlarından kuraklık yüzünden göçme sebepleri anlaşıldı.) Bununla beraber onlardan bir karış uzunluğunda olanlarda vardır. Zülkarneyn onlardan boyu, orta boylu adamın yarısı kadar olanını da buldu. (Yani bizim cep Herkül’ü gibi.) Onların elinde pençeler vardı. Dişleri vahşi hayvanların dişleri gibiydi. Kendilerini soğuk ve sıcaktan koruyan kılları vardı ve hayvanlar gibi çiftleşirlerdi.

Âdem (a.s.) bir gece ihtilam olmuş, menisi toprakla karışmış, Allah’ta bu sudan Ye’cüc Me’cucü yaratmıştır. Onlar, Âdemoğulları ile baba cihetinden birleşmektedirler. Onlar yırtıcılara benzeyip hayvanları, yırtıcıları parçalarlar. Yılan, Akrep ve her türlü canlıyı yerler. İlkbaharda ülkelerinden çıkıyorlar ve yaş, yeşil olan her şeyi yiyor; kuru olanları da götürüyorlardı. (Et Tefsir-ül Hadis, İzzet Derveze)

Bu izahları kitaplarına alıp ta, bunları Türklere benzeten gafilleri Kahhar olan Allah’a havale ediyorum. Tarihte bu izahlara itiraz eden Vanlı Mehmet isminde Medrese talebesi bir yiğit çıkmıştır. Hocalarının karşısına geçip “Siz nasıl Türkleri Yecüc Mecüc yaparsınız, Allah’tan korkmuyor musunuz? Bu kadar İslam fütuhatları yapan ve hemen hepsi Müslüman olan bir millete ve onların açtığı Medreseler de okurken onları kıyamet alameti saymanız ne demektir” diye itiraz etmiştir.

M. İslamoğlu Hoca, “Hayat kitabı Kur’an gerekçeli Meal Tefsiri kitabında Enbiya 96. Ayeti yorumlarken şunları yazıyor: “Musa Carullah’ın dediği gibi Ye’cüc Me’cüc yeryüzünün her tarafında her millette, her çağda çıkabilir. Kur’an da bunların cinsiyetleri, zaman ve sınırlanmamıştır. Günümüzde askeri ve ekonomik gücüyle yeryüzünü işgal eden egemen güçler en dehşetli anlamıyla Yecüc Me’cüc’tür.

Kısaca: Sekiz metre eninde, sekiz metre boyunda tarif ettikleri Ye’cüc Me’cüc’leri, kıyamet alametleri yapanlar ne yapmak ve ne anlatmak istiyorlar acaba?