MELDA GENEŞ
Küçüklüğümde evdeki kitaplıkta on ciltlik kitap görmüştüm ve her cildin üzerinde resimler vardı. Bu ciltler yan yana konulunca resimler birbirini tamamlıyor ve muhteşem bir tablo çıkıyordu karşıma. Büyük bir gemi ancak gemi denizde veya herhangi bir su kütlesinin üzerinde değil, bir kara parçasının üstündeydi. Gemi bir dağın tepesine doğru bir sürü insanlar ve hayvanlar tarafından çekiliyordu. Altında yağlı kızaklar, çekilen halatlar, zorlanan hayvanlar ve insanlar. Anlam veremiyordum geminin dağın üstünde yürütülmesine… Resimdeki başka bir ayrıntı ise beyaz bir at üstünde keskin bakışlı, kendinden emin heybetli birisi vardı. Belli ki bu kişilerin komutanı veya lideriydi. Bu kitapların üzerindeki resim beni büyük bir merak içerisine saldı ve daha o yaşta başladım okumaya. Evdeki o on cilt kitabı okuyup bitirdim ancak yetmedi. Daha fazlasını öğrenmeliydim. Kütüphanelerde araştırmaya ve sürekli çeşitli kaynaklardan okumaya başladım.
Ben onu okudukça sanki o zamana gidip bizzat okuduklarımı yaşıyordum. Attığı her adımı gıptayla okuyor, kişiliğine ve o dönemde yaptığı her şeye hayran oluyordum. Ona kapılmamak elde değildi. O Osmanlı İmparatorluğu’nun 7.Padişahı II. Mehmet’ti.
İleri görüşlülüğü, siyasi ve askeri dehası, cesareti ve İslam’a hizmet idealizmi ile bir cihan padişahı… Allah sevgilisinin müjdelediği fetih ve o müjdeye nail olan bir padişah… Bir çağı kapatıp yeni bir çağı başlatan Fatihler Fatihi… Fatih Sultan Mehmet Han !
Onun Rönesans’ı başlatan çağ açıcılığı, şahi topları, atını denize sürmesi, gemileri karadan yürütmesi ve güzel şehir İstanbul’un fethiyle tarihe damgasını vuran ve Fatih denilince ilk akla gelen şeyler elbette. Ancak Fatih Sultan Mehmet’in kişiliği, prensipleri bugünde bizlere örnek olacak nitelikte. Onun devlet politikasında dünyayı kendisine bağlanmak zorunda bıraktığı dahiyane siyaseti, hukuka verdiği önem, ilim ve sanat alanında ortaya koyduğu serbest ve hürmetkar tavrı ve en önemlisi İslam’a hizmet idealizmi Fatih Sultan Mehmet’i her yönüyle ele almak ihtiyacı doğurdu bende.
Sultan II. Mehmet’in bütün bu saydıklarımın yanında, adalet anlayışını öğrenince nutkum tutuldu. Bir cihan padişahının adalet karşısında nasıl saygılı olduğunu ve neden beni bu denli etkilediğini, şimdi anlatacağım o dönemde yaşanan çarpıcı bir olay ile çok iyi anlayacaksınız.
Sultan Mehmet, mimarlığı İpsilanti adındaki bir Ruma verilen cami yaptırıyordu. İnşa sırasında Fatih Sultan Mehmet’in istemediği şekilde caminin mermer sütunlarından bazılarını mimar İpsilanti keser. Bunu duyan Sultan Mehmet ise çok öfkelenir. Hiç kimseye danışmadan İpsilanti’nin elini kestirir.
Bu olay üzerine mimar İpsilanti zamanın İstanbul Kadısı Hızır Çelebi’ye başvurur. Olayı inceleyen kadı Hızır Çelebi, padişahı çağırır. Padişah Fatih Sultan Mehmet çağrı üzerine mahkemeye gelir. Oturmak üzereyken kadı Hızır Çelebi müdahale ederek “Hasmınla yüzleştirileceksin, ayağa kalk!” der. Padişah ayağa kalkar ve İpsilanti Efendi ile yüzleştirilir. İpsilanti Efendi şikayetçidir. Padişahta onun elini kestirdiğini kabul etmektedir . Şahitlerde dinlendikten sonra kadı Hızır Çelebi kararı açıklar. “Mimarın elini kestirenin eli kesilecektir. Kısasa kısas yapılacaktır.”
Dinleyenler dehşetten ve hayretten dona kalırlar. Padişah boyun bükmüş, hükme rıza gösterir. Durum o kadar alışılmışın dışındadır ki, İpsilanti Efendi’nin eli ayağı titremeye başlar. Aklı başına gelir gibi olunca kendisini padişahın ayaklarına atar ve yere diz çökmüş ağlayarak , “Davamdan vazgeçtim. Bu adalet karşısında bende Müslüman oluyorum. Padişahın eli kesilmesin.” der. Bunun üzerine karar değiştirilir. Padişah Sultan Mehmet, İpsilanti’ye iyi bir ev verecek, ailesinin geçimini üstlenecek ve masrafları kesesinden ödeyecektir.
Dava böylece çözümlenmiş ve mahkeme için gelenler gitmişlerdir. Mahkeme bittikten sonra Fatih Sultan Mehmet, Kadı Hızır Çelebi’ye kılıcını göstererek şöyle der : “Eğer benim padişahlığımdan korkup iltimas geçseydin ve haksız bir karar vermiş olsaydın, billahi şu kılıcımla başını uçururdum!” . Bu sözler üzerine Kadı Hızır Çelebi’de oturduğu minderin altından çıkardığı topuzu göstererek , “Hünkarım, sende padişahlığından gururlanıp şeriat mahkemesine saygısızlık etseydin ve kararı dinlemeseydin, billahi şu topuzla başını ezerdim!”.
Atamızdan adalet ve devlet yönetimi adına öğreneceğimiz çok şey var. Adaletin devlet için önemini öyle güzel bir sözle anlatmış ki bizlere, yazımı Cihan Hükümdarı Fatih Sultan Mehmet’in sözleriyle bitirmek istiyorum. “ Aklı öldürürsen, ahlak da ölür. Akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür. Kadı’yı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür.”

Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *