“Yarım asırlık ömrümün en zor zamanlarını yaşıyorum” diyorsun ve devam ediyorsun;

“Elbette zor günlerim oldu, ama şu anda içinde bulunduğum durum gibisi hiç olmadı. Evrene sığamıyorum, dünyam dar, renkler kara, hayat zindan sanki…

Biliyorum;

Tek düze bir çizgide, dümdüz gitmez hayat,

İnişleri çıkışları olur,

Ama,

Ben bu seferki inişin, çıkışını göremiyorum.

Sevgili yaşam;

İnişlerin çetin bu günlerde…

Uçurumun dibindeyim,

Gün ışığının, sızıntısı bile yok,

Sanki hiç düze çıkamayacakmışım gibi,  

Daha, daha derinler olacakmış da,

İçinde kaybolacakmışım,

Bir daha hiç, gün yüzü göremeyecek,

Ve sonsuza kadar,

Orada öylece kalacakmışım gibi,

Daha ne kadar kötü olabilir, diyorum,

Yenisi, daha beter geliyor,

Hani art arda sıralanır acılar,

Hangisini çekeceğini bilemezsin ya

Tam da öyle…

Bir bir sıralandı dertler,

Sıra dağlar gibi,

Geldimi üstü üste gelir hani,

Üst üste geldi bu sefer…

Katlan bakalım katlanabildiğin kadar, diyorum.

Umduğu kadar ummadığı da gelebiliyor başına insanın,

Aklının ucundan bile geçmeyen,

Yaşamının tam da ortasına,

Bomba misali düşebiliyor…

Öyle zamanlardayım…

Nereye sığınacağımı,

Nereden çıkacağımı bilemiyorum,

Tüm kapılar kapalı,

Tüm duvarlar örülü,

Ne etsem, kime desem faydasız,  

Çareler tükenmiş gibi…

Sonra diyorum ki;

Çekeyim bakalım geleni, gelişine…

Ne diyor,

Ne anlatıyor, bakayım.

Dinleyebildiğimi dinleyeyim, anlayabildiğimi anlayayım.

İçime çağlayan gibi akan o yaşlarımın,

Beni boğmasına izin vereyim,

Yaksın yıksın biraz,

Ezim ezim ezsin yüreğimi,

Çekeyim acısını, çilesini,

Nasıl olacaksa öyle…

Olan olmuş, olmasaydın diyemiyorum,

Gelen de gelmiş, git diyemiyorum,

Ya da,

Desem de faydasız…

Gelen de, olan da,

Yapacağını yapacak…

Bundan sonra,

Gönlümde de ruhumda da olan olacak.

Sonra,

Elbet bir zaman gelecek,

Gelenler geldiği gibi gidecek,

Giderken de alacağını alacak,

Bırakacağını bırakacak.

Bakayım, göreyim, günü gelince neler olacak?

Neler gidecek, neler kalacak?

Gerçek acılar, yakar da yıkar da”

Diyerek devam ediyorsun;

“İş yine başa düştü,

Acılarını doya doya çek,

Onlara hak ettiği değeri ver,

Göğsüne, tahta kurulmuş gibi kurulanı, kabul eyle,

En özel misafir bil, hakkıyla ağırla,

Sırtına saplananı, bağrına bas, sar sarmala,

Dert dediğine dayanmak gerek değil mi,

Dayan dayanabildiğince,

Sonra,

Sonra elbet o gün gelecek,

Sabırla bekle…

Ve bil;

Hayat yeniden ve bambaşka başlayacak.

Ve sen,

Yeniden, yeni bir sen olacaksın”

Ben de sana bir cümle ile diyorum ki;

“Acıların içinde, ederini vererek çekene ve derslerini alana, yaşam hazineleri saklıdır”