NEFS-İ GÖRÜYORUM
Allahüteâlâ insanda üç şey yarattı: Akıl, kalb ve nefs. Bunların hiçbiri görülmez. Varlıklarını eserleri ile, yaptıkları işlerle ve dinimizin bildirmesi ile anlıyoruz. Akıl ve nefs dimağımızda, kalb yüreğimizdedir. Peygamberler ve veliler hariç, herkesin nefsi, çok kötüdür. Bu kötü nefse, (nefs-i emmare) denir ki, kötülüklere sürükleyen nefs demektir.
İnsanın en büyük düşmanı nefsidir. Daha sonra kötü arkadaş ve şeytan gelir. Kötü arkadaş ve şeytan da nefse tesir ederek insana zarar vermeye çalışırlar.
Şeytan, verdiği vesveseye insanın uymadığını görünce, bundan vazgeçer, başka bir vesvese verir. Âlimler, şeytanı köpeğe benzetmiştir. Köpek kovalanınca kaçar ise de, başka taraftan yine gelir. Nefs-i emmare ise kaplan gibidir, saldırması ancak öldürmekle biter. Nefsimiz de ölünceye kadar yakamızı bırakmaz. Bunun için nefsi tanımak ve zararlarından korunmak gerekir.
Nefs, dünya zevklerine, lezzetlerine düşkündür. Bunların iyi, fena, faydalı, zararlı olduklarını düşünmez. Arzuları, dinimizin emirlerine uygun olmaz. Dinimizin yasak ettiği şeyleri yapmak, nefsi kuvvetlendirir. Daha beterini yaptırmak ister. Fena, zararlı şeyleri, iyi gösterip, kalbi aldatır. Kalbe bunları yaptırarak, zevklerine kavuşmak için çalışır.
İblis’i cennetten kovdurup şeytan ismini verdiren ve artık şeytana bile gerek bırakmayan nefsi engellemek yerine ona daha çok itaat eden insan bu konuda da kendini değil hep başkasını suçlar. Kendinin nefsine hakim olduğunu, nefsine hakim olmayanın başkası olduğunu düşünerek kendini nefsini frenlemeye çalışmak yerine o yapıyor ben niye yapmayayım vesvesesi ile nefsin önünü serbest bırakır.İşte bu nedenledir ki Nefs-i emmare’den kaçmaya çalışmak yerine ona itaat ettiğimiziŞeytanın da vesvesesi ile nefsini bileyip yola düşen insanoğlu geçtiği ve gittiği her yerde nefsinden görüntüler sergiler.
En iyisini ben bilirim, ben ne dersem o olur tarzındaki nefsi hareketlerin yapılan işler de yanlışlığa sürüklediğini bu yanlışlıkların eleştirilmesinin de nefse ağır geldiğinden kişiler arasında yaşanan zıtlaşmalar ve kavgaların cinayetlere kadar gittiğini, nefsi arzuların nice yuvaları yıktığını, nice öksüz ve yetimin hakkını gasp ettiğini, nice iş yerlerinin battığını, nice arkadaşlıkların düşmanlıklara dönüştüğünü, toplumdaki anlayışı sevgi ve saygıyı yok ettiğinin örneklerini hemen hemen her gün yaşanır. Fakat insanoğlu yine de ders almaz ve kendi nefsi iradesini yenmek yerine başkasının nefsine galip gelmenin mücadelesini verir. Eh böyle olunca da herkes dünyayı kendinin zannederek ahireti unutur, ölümü sadece sözde hatırlar.
Gelin bizler ahireti ve ölümü sözde değil özde hatırlayalım ve Yaradan Allah’ın verdiği ömür süresince kendi nefsimizi yenip, benlik duygusundan uzaklaşarak bir birini düşünen, kendisine istediğini başkasına da layık gören insanlar olarak yaşayalım. Çünkü gelişip, kalkınan ve güçlü olmak ancak nefsine hakim olan kişi ve onların oluşturduğu toplumla mümkündür.