Sevgili Y. 15 yıllık evli olduğunuzu, 13 ve 11 yaşlarında iki tane oğlunuzun olduğunu hem eşinin hem de kendinin bir kamu kuruluşunda çalıştığınızı söylüyor ve devam ediyorsun;

‘Kendimi köle gibi hissediyorum. Yıllardır aynı olay, evde her iş bana bakıyor. Kimse elini aktan karaya sürmüyor. İşte yorulduğum yetmezmiş gibi evde de aynı yoğun tempo devam ediyor.

Her zaman işten eve koştura koştura gelirim, yemek, sofra, bulaşık, çay, meyve, kuruyemiş, evin derlenip toparlanması, çocukların ihtiyaçları derken yatağı zor bulurum. Bu hep böyleydi, aynı şekilde devam ediyor. Kimse içeceği suyu bile kendi almıyor. Eşimin hanııımmm, çocukların anneeee, sesleri hiç eksilmiyor. Sadece bununla kalsa yine iyi… Hasta olurlar hastanelerine, ilaçlarına ben bakarım. Veli toplantılarına ben giderim. Market, pazar ben dolaşırım. Hem eşim hem çocuklar daha kendilerine bir çorap almış değillerdir hep ben alırım. Daha bir de hem alışverişe kendileri gelmez hem de beğenmezler gider ben değiştiririm.

Zaten o kadar beceriksizler ki ellerinden hiçbir şey gelmez. Eşim çocukluğunda da böyleymiş, hiçbir şeye elini sürmezmiş ya annesi ya da iki ablası var, her şeyi onlar yaparmış. 

Bazen hasta olduğumda işleri biraz aksatmak zorunda kaldığımda, ev, ev olmaktan çıkıyor. Sadece dağınıklık, kirlilik olsa yine iyi her biri ayrı kafa tutuyor, şimdi bu hastalıkta nerden çıktı, hastalanacak zamanı da buldun diye sitem ediyor, söyleniyorlar. Yani anlayacağınız, hasta olmaya bile hakkım yok.

Benim yanlarında olmadığım zamanlarda daha doğru dürüst geçinmesini bilmiyorlar, üçü de birbirini yiyor. İlla arada ben olacağım yoksa hiçbir sorunu kendi kendilerine çözemiyor, hiçbir işi halledemiyorlar.

Bazen kendi kendime bu kadar da yapmayayım diye karar alıyorum ama yapmamak ne mümkün, her şey birbirine giriyor. Sonra yine olan bana oluyor, daha çok uğraşıyorum. Onun için mecbur kalıyorum yine aynı şekilde yapmaya…’

Sevgili Y.  Tüm bunları çaresizlik, üzüntü ve yoğun bir öfke ile anlatıyorsun.

Kısa bir değerlendirme yapayım.

Evde yakın ilişkilerde, bir kişinin tüm sorumlulukları alması ve yapması diğerlerini bağımlı hale getirir. Sizin evde de öyle olmuş. Diğerlerinin bağımlılıktan kurtulması ve özgürleşebilmeleri için sorumluluk almalarına ve onlara sorumluluk verilmesine gereksinim var.

Senin de çaban ve desteğinle eşin ve çocukların yaşamlarında yoğun bakımda gibiler. Çark bu şekilde dönmeye devam ettiği sürece bu durum değişmeyecek. Sen aktif el oldukça onlar pasif el konumunda, yoğun bakımda olmaya ve bağımlı kalmaya ve devam edecekler.

Ya yakınmaktan vazgeç her şey şu ana kadar olduğu gibi devam etsin ya da zincirin halkasını bir yerden kır/kırın ve yeniden başlayın. İki durumunda sonuçları var.

Tercih ettiğiniz seçeneğin bedeli hepiniz tarafından ödenecek…

Not: Eşler arasındaki bağlılık ve bağımlılık konusunda daha detaylı açıklamalara gereksinin hissediyorsanız YouTube da - Sema BİÇER Eşler Arasında bağlılık ve bağımlılık – isimli videoyu izleyebilirsiniz.

Bir şiirimle özet yaparak yazımı bitireyim;

DURUM BU VE İŞİNE GELİRSE

Acıların birikmiş gözyaşlarında

Yüreğinin buruk daralmalarında

Sesin titriyor, için daralıyor

Yaşamına geriden baktığında

 

Herkesin yükünü sen taşıyorsun,

Bütün sıkıntılarını aşmaya çalışıyorsun

İyiliklerin, görevin olmuş

Artık bunları kaldıramıyorsun

 

Günler hızla gelip geçiyor,

Giden zaman ömründen gidiyor,

Sen başkaları için yaşıyorken,

Herkes gününü gün ediyor.

 

Ne yapacağını bilmez gibisin,

İçinden çıkılmaz haldesin,

Neler oluyor sana,

Çaresizsin, tükenmek üzeresin.

 

İşine yarar mı bilmem, bir dost şöyle söylüyor;

 

Bırak kendini hayatın akışına,

Rahat ol!...

Kendini bu kadar yorma,

Yerlerine bu kadar çabalama,

Her şeyi sen düşünüp sen yapma…

Bazen de,

Ne gelecekse, gelsin başlarına…

Bazı şeylere engel olunamıyor,

Üstelik,

Her şeyi kontrol etmek,

En çok seni yoruyor,

Görüyorsun sonuçta,

Senden başkası üzülmüyor.

Bu kadar harap olmaların,

Kimsenin işine de yaramıyor,

Su akıyor ve

Yolunu buluyor.

Kahrolmaların,

Yanına kâr kalıyor.

Değmez!…