Hz. Peygamberin Risalet hayatı, Kur’an’ın tebliği, anlaşılması ve yaşanmaya başlanması demekti. Kendinden sonra gelen insanlardan beklediği de buydu. Yani Kur’an ile inşa edilmiş bir hayatın devam etmesi. Cahiliye anlayışının beklentisi, “acaba Peygamber yarını biliyor mu” idi. Kendisinden gelecekle ilgili bir bilgi talep edildiği veya kendisi geleceği bilir gibi gösterilmek istendiği zaman, geleceği bilmediğini açıkça zikretmiştir

Muavviz’in kızı Medineli “Rubeyyi”: Ebu Cehil’i öldüren iki yiğidin biri bu kadın sahabenin babası biri de amcasıdır. Rıdvan beyatin de Müslüman oldu, birçok gazaya iştirak etti, şehit ve gazileri Medine’ye taşıdı.

İşte bu Rubeyyi şöyle anlatıyor:

Evlendiğim günün sabahı Hz. Peygamber ziyaretime geldi, yatağımın yanına oturdu. Genç kızlar o sırada ellerinde teflerle Bedir gününde şehid düşen babalarımız için ağıt yakıyorlardı. Birisi şöyle dedi: “Aramızda yarın ne olacağını bilen birisi var.” Bunu duyan Rasulüllah şöyle buyurdu “Böyle deme, zira yarın ne olacağını bilen sadece Allah’tır”. (Buhari 4001-154)

Osman İbn Ma’zun, Habeşistan muhaciri, ilk Müslümanlardandır. Çok zengin olmasına rağmen zühd ve takva ehli bir kişiydi. Dünyevi zevklerden el etek çekmiş adeta rahip hayatı yaşadığı için Hz. Peygamber ona “Ey Osman Allah beni Rahbaniyet (Ruhbanlık yaşamak) için göndermedi” demiştir. İşte bu Sahabe, Bedir sonrası vefat etti ve “Baki” mezarlığına defnedilen ilk sahabe oldu.

Mekke’li muhacir olan Osman İbn Ma’zun, ev-ev misafir ediliyordu. Ensar’dan Ümmül Ala hanımın evinde misafir iken vefat etti. Hz. Peygamber, taziye için o eve varınca, ev sahibi hanım, vefat eden İbn Ma’zun hakkında “Allah’ın sana ikramda bulunduğuna şahitlik ederim, (Cennette yerin hazır)” dedi. Bu sözü duyan Peygamber Efendimiz, “Nereden biliyorsun Allah’ın Osman’a ikramda bulunduğunu?” der. Hanım: “Bilmiyorum ama Allah ona ikram etmezse kime ikram eder” dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şöyle dedi: “Osman’ Rabbinden ecel geldi. Bende ona hayırlar dilerim. Vallah’i ben Allah’ın elçisi olduğum halde bana ve size ne yapılır bilmiyorum” dedi.

Kadınların Mescide gitmesi hususu:

Hz. Peygamber: “Allah’ın hanım kullarını Allah’ın mescidlerine gitmekten alıkoymayın” buyurmuştur. Bir başka hadis te ise, “Hanımları gece mescitlere gitmekten men etmeyin” dedikleri malumdur. Bu iki açık hadise rağmen Hz. Osman’ın şehadetinden sonra bozulan ahlaki düzeni gören Hz. Aişe, “Hz. Peygamber, bu gün ki hanımların çıkardığı bidatları görseydi, İsrailoğullarının hanımlarına yapıldığı gibi biz hanımlara da mescidleri yasaklardı” der.

Yukarıda ki ifadeden anlıyoruz ki Hz. Aişe ’ye göre, Hz. Peygamberin bazı içtimai tavsiye ve emirleri, hali hazır durum göz önüne alınarak verilmiştir.

Mesruk’un Hz. Aişe ’den naklettikleri:

Mesruk (ö.63) tabiinden olup dört Halifeye yetişmiş, Hz. Ebu Bekir’in arkasında namaz kılmış, Hz. Ali ile haricilere karşı savaşmış ve Hz. Aişe’yi ziyaret edip onun manevi evlatlığına nail olmuş, kızına Aişe ismini vermiş ilim ehli bir kişidir.

İşte bu Mesruk, Hz. Aişe’den şu nakli yapıyor: Hz. Aişe huzurunda bir yere dayanmış duruyordum. Bana şöyle dedi: “Şu üç şey vardır ki, kim onlardan birini söylerse Allah’a iftira etmiş olur.” Mesruk dayanmışken doğruluyor ve sormaya devam ediyor: Ne onlar dedim, şöyle dedi: “Kim Hz. Peygamberin Rabbini gördüğünü iddia ederse, Allah’a en büyük iftirada bulunmuş olur.”

-Ey müminlerin annesi, müsaade edin de hakkıyla anlayayım. Allah’ın Teâlâ “Onu apaçık ufukta gördü. (Tekvir 23) “Bir başka inişle onu gördü.” (Necm 13) Bu açık ayetleri karşısında nasıl öyle söyleyebiliyorsunuz” dedim. Hz. Aişe şöyle dedi:

-Müslümanlar arasında bu meseleyi peygambere soran ilk kişi benim. Bana, gördüğü şeyin (Allah değil) Cibril olduğunu, yaratılmış şeklinde, iki defadan başka Cibrili bu şekliyle görmediğini söylemiştir.

Hz. Aişe burada, Hz. Peygamberin Cenabı Hakkı cismen göremeyeceğini bildiren Enam 103 ve Şura 51 ayetlerini okuduktan sonra şöyle devam eder:

“Kim Rasulüllah’ın, Allah’ın kitabından bir şey gizlediğini (Tam olarak tebliğ etmediğini) iddia ederse, Allah’a en büyük iftirayı atmış olur. Çünkü Allah şöyle buyurmuştur: “Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği Peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun.” (Maide 67)

“Ve kim Rasulüllah’ın yarın (Yani gelecekte) olacak her şeyi haber vermiştir. İddiasında bulunursa, Allah’a en büyük iftirayı atmış olur. Zira Allah şöyle buyurur: “Deki göktekiler ve yerdekiler gaybı bilmezler, ancak Allah bilir.” (Neml 65)-(Müslim r. 287 (439)-Buhari r.4855)

Fakat sonradan gelen bazı hadis âlimleri, “Peygamberin geleceği bilmediği” fikrini bir türlü kabul edememişlerdir. Bu nedenle ilk âlimlerin görüşlerini düzeltmek gayretine düşmüşlerdir.

Yukarıda anlatılan birçok misalden öğreniyoruz ki, Peygamberimizin gelecekle ilgili bilgisinin olmadığı Sünnetle de sabittir. Buna rağmen bu anlatılanların aksine birçok rivayette üretilmiştir. Günümüzün çok değerli hadis âlimi Mehmet Said Hatiboğlu Hocamızın “Kur’an dışı Vahiy” kitabından istifade ederek hazırladığımız bu yazıların sonuncusunda Peygamberimize gelecekle ilgili bilgi verildiği olmuş mudur sorusuna cevap arayarak bitireceğiz.