“Rabbim bizleri vicdanı egosundan yüksek insanlarla karşılaştır!” Amin

            Araçta seyir halinde radyoda duyduğum bir duaydı bu. Çok etkilemişti beni. Varmı böyle insanlar diye derin derin düşündüm. Hayatım gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geldi geçti. Ve dedim ki kendi kendime neden etrafına bakıyorsun, kendine baksana. Sordum soruları kendi kendime?

            Yarım asrı geçen ömrünü ne ile geçirdin ve neleri dert edindin kendine?

            Bir yetimin başını okşadın mı, bir zalimin zulmüne dur diyebildin mi?

            Koştun mu fakirin, kimsesizin, öksüzün, yetimin, darda kalmışın feryadu figanlarına?

            Sevdinmi bir kardeşini Allah için, buğz ettin mi bir kimseye yine Allah için?

            Hani iman yetmiş küsür şube idi. Bunun en alt mertebesi yolda insanlara zarar veren bir taşı kaldırmaktı. Yolda gelip geçenlere eziyet etmesin diye bir taşı kaldırdın mı?

            Yada “Müslüman müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez ve ondan emindir!” diyen Resulün ümmeti olmanın şuur ve bilinci ile hareket ederek eminlik vasfını topluma yayabildin mi hiç?

            Çaldın mı bir dostun kapısını hesapsız, garezsiz ve umarsız bir şekilde?

            Saygı duydun mu trafikte yayalara, araçlara yada kurallara?

            İhtilafa düştüğün muhatabına: “Düşüncelerine katılmıyorum, ama senin düşüncelerini savunma hakkını sonuna kadar destekliyorum!”  diyebildin mi mesela?

            “El alem ne der?” putunu kırmayı deneyip “Allah ne der?” Sorularına cevap arayabildin mi?

            Hiç düşündün mü namaz kılmak, oruç tutmak nasıl bir ibadetse, Allah'ın insan kitabını, Allah'ın kainat kitabını da okumak öyle bir ibadettir!.

            Adetler mi yoksa ayetler mi sardı aklını, ruhunu ve bedenini?

            Bize hayat veren Allah'a karşı sorumluluklarımızın idrakinde misin?

            Haşr Suresi 18. Ayette Rabbimizin; “Siz ey iman edenler! Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun; herkes yarın için ne hazırladığına baksın!” buyurduğu gibi yarın için ne hazırlığın var?

            Aynı surenin 19. ayetinde buyrulduğu gibi; “Ve Allah’tan habersiz olan, bu nedenle Allah’ın da kendileri (için neyin iyi olduğu)ndan habersiz bıraktıkları gibi olmayın!” Allah'ın   özbenliklerini unutturduğu kimselerden misin?

            Sorular saymakla bitmezdi.  Ve kendi kendi kendime can alıcı soruyu sordum;

            “Bir insan egosunu nasıl yenmeli, vicdanını nasıl diri tutmalı ve aktif etmeli?”

            Aldım elime  Kur'an'ı! Cevaplar aradım onda. Dedim ki bu öyle bir kitaptır ki onda sorular cevapsız kalmaz. O kitap bendeki tüm müşkülatları giderir. Aklımı ruhumu ve benliğimi bu kitabın rotasına sokarsam yalnızlık hissetmem ve boşluğa düşmem!

             Ve aynı surenin 20. Ayetinde Rabbim adeta bana sesleniyordu;

            “Bu Kur’an'ı bir dağa indirmiş olsaydık, dağın ezilip büzülerek Allah korkusuyla paramparça olduğunu görürdün. Ve işte bu temsilleri, belki düşünmeyi öğrenebilirler diye insanların önüne koyuyoruz!”

            Nasıl akletmem, nasıl düşünmem?

            Ebu Cehil'in oğlu sonradan müslüman oluyor. Kur'an'ın sayfalarını eline alıyor bağrına basıyor ve onu öperek: “Ey Sevdiceğim! Sensiz ben bunca yıl nasıl yaşamışım?” diyerek hüngür hüngür ağlıyordu.

            Bana ne oluyorda bu Kur'an'dan kendimi mahrum ediyordum.

            Bizlerde her okudukça yepyeni bir bilinç uyanıklığı meydana getiren Kur'an'dan mahrum yaşamanın büyük bir mahrumiyet ve yetimlik olduğu hissine kapılıyordum.

            Dedim ki bu sure müjdelerle dolu. Ve surenin sonlarına gelince 23 ve 24. ayetlerinde Rabbim bizlere kendisini tanıtıyordu.

            “Allah O’dur ki O’ndan başka ilah yoktur. Mutlak Hakim, Kutsal, Kurtuluşun Tek Kaynağı, İman Bağışlayan, Doğru ile Yanlışın Tek Belirleyicisi, Üstün, Eğriyi Düzeltip Doğruyu İhya Eden, Bütün İhtişamın Sahibi! Şanı yüce olan Allah, insanların ilahlık yakıştırdıkları her şeyden münezzehtir!”

            “O, Allah’tır, Yaratıcı, bütün özlere ve görüntülere şekil veren Yapıcı!”

            Amenna ve Saddekna!

            Şimdi Allah bilinci olmadan insanın hayatının anlamlı, ahlaklı, amaçlı olamayacağının idrakine vardım. Ve dedim ki kendi kendime:

            “Haydi vicdanını diri tut amaçlı, ahlaklı ve anlamlı yaşa ki egon yerle bir olsun!”

            Ego'yu, bencilliği öne çıkarmanın şeytan işi olduğunu vicdanını diri tutmanın ise Rabbimizi sevindirmek olduğunu bize öğreten Rabbimize hamdolsun!..