1-DOĞRUSU, gereği gibi inananlar gerçek kurtuluşa erecekler: Onlar ki, ibadetlerinde derin bir ürperti ve tevazu içinde olurlar. Onlar ki, boş ve karalayıcı sözlerden yüz çevirirler; onlar ki, arınmak için gerekeni yaparlar; onlar ki, iffetlerini korurlar. Fakat kendi eşleri, yani meşru olarak sahip oldukları müstesna; zaten onlar (meşru eşleriyle paylaştıkları cinsellikten dolayı) kınanamazlar. (Müminun 1-2-3-4-5-6-)

--Muhakkak ki müminler kurtuluşa ermiştir. Onlar, namazların da huşu (derin teslimiyet ve ürperti içindedirler. Onlar ki, boş şeylerden yüz çevirirler. Ve onlar zekât verme işlemini yerine getirirler. Onlar ki ırz ve namuslarını koruyanlardır. Ancak kendi eşleri ve ikinci bir nikâh sözleşmesi ile sahip oldukları hanımları ile beraber olmalarından dolayı kınanmazlar.

2-Ama bu sınırın ötesine geçen kimseler, haddi aşmış olanlardır.

Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riayet ederler

ve onlar ki, ibadetleri üzerine titizlenirler. İşte onlar, (mutluluk yurduna) vâris olacak kimselerdir: onlar ki, görkemli cennetlerin mirasçısı olacaklar, onlar orada ebedî kalacaklar. (Müminu 7-8-9-10-11)

--Kim bundan ötesini (Fazlasını) isterse, işte onlar haddi aşanlardır. Onlar kendilerine emanet edilenleri (korurlar), verdikleri söze de riayet ederler. Onlar ki namazları koruyorlar (devamlı kılıyorlar.) İşte onlar varislerdir. Onlar, Firdevs cennetine ebedi kalmak üzere varis olurlar.

3-DOĞRUSU Biz insan türünü, bir nevi yoğunlaştırılmış balçıktan yarattık. Epey sonra onu, karar kılacağı (rahimde) yer tutan bir hayat tohumu kıldık. Daha sonra, o hayat tohumundan döllenmiş hücreyi yarattık; hemen sonra döllenmiş hücreden cenini yarattık ve ceninden de kemikleri yarattık; en sonunda kemiklere kas giydirdik; sonuçta, onu bağımsız bir varlık olarak inşa ettik: işte her şeyi en güzel şekilde yaratan Allah’ın şanı böyle yücedir! (Müminun 12-13-14)

--Yemin olsun ki. Biz insanı süzülmüş çamurdan yarattık. Sonra onu sağlam bir karargâh ta Nutfe (Sperm-erkeklik suyu) kıldık. Sonra o spermi, donmuş kan haline getirdik, arkasından donmuş kanı bir çiğnemlik et (Muzğa) haline getirdik. Arkasından bir çiğnemlik (Etten) kemikler yarattık, eti kemiklere giydirdik. Sonra onu başka bir yaratık olarak inşa ettik. Yaratıcıların en iyisi olan Allah ne mübarektir.

4-Ve kuşku yok ki siz, bu sürecin ardından elbette öleceksiniz.

Yine kuşku yok ki siz, Kıyamet Günü (tekrar) diriltileceksiniz. DOĞRUSU yine Biz, sizin üzerinizde kat kat yollar yaratmışız: zira Biz, yaratmanın hiçbir çeşidinden habersiz değiliz. (Müminun 15-16-17)

-- Siz, bundan sonra elbette öleceksiniz. Sonra siz kıyamet günü diriltileceksiniz. Yemin olsun ki üzerinizde yedi yol (Yedi gök veya yörünge) yarattık.

5-Ve gökten suyu bir yasaya bağlı olarak Biz indirmekteyiz ve yeryüzünde onu tutmaktayız; şu da var ki Biz, onu gidermeye elbette kâdiriz. (Müminun 18)

--Bir ölçüye göre (Yasaya bağlı olarak) gökten suyu biz indirdik. Yeryüzünde o suyu depolayıp tutuyoruz. Ve bizim o suyu yok yok etmeye elbette gücümüz yeter.

6-Yine, evcil hayvanlarda da sizin için elbet bir ibret vardır: onların karınlarında bulunan sütten size içiriyoruz ve sizin için onlarda birçok yarar bulunuyor; üstelik onlar sayesinde besleniyorsunuz. (Müminun 21)

--Şüphesiz sizin için (Evcil) hayvanlarda bir ibret vardır. Onların karınlarından çıkan (sütlerden) size içiririz. Onlardan yiyebilirsiniz ve sizin için daha pek çok faydalar vardır.

7-Bunun üzerine ona şöyle vah yetmiştik: “Bizim rehberliğimiz altında ve bildirdiğimiz şekilde gemiyi inşâ et; unutma ki hükmümüzün vakti gelip çattığında, tandır da kaynamaya başlar. Bu takdirde sen yanına her tür (canlıdan) birer çift ve bir de kendileri hakkında hüküm kesinleşmiş olanlar hariç, aile efradını al! Ama sakın kendilerine kıymakta ısrar eden kimseler hakkında Benimle muhatap olayım deme! Karar kesin: onlar boğulacaklar! (Müminun 27)

--Biz ona (Nuh’a) gözetimimizde bir gemi yap diye vah yettik. Ve vahyimizle (Azap) emrimiz geldiği zaman, tandır kaynayınca her hayvandan dişili erkekli gemiye bindir dedik. Ve aileni de yanına al! Ancak üzerine azap sözü kesinleşmiş olanlar için bana başvurma! (Yardım isteme!) Kendilerine zulmetmiş olanlar muhakkak boğulacaklardır.

8-(Onları izleyenlere dedik ki): “Siz ey elçiler(in tâbileri)! (Dünya nimetlerinin) temiz ve helâl olanlarından yiyin, doğru ve yararlı şeyler yapın! Çünkü Ben, yaptığınız her şeyin bilgisine detaylarıyla vakıfım. (Müminun 51)

--Ey Elçiler! Temiz olan şeyleri yiyin ve yararlı işler yapın! Şüphesiz ben sian yaptıklarınızı bilirim.

 

9-Kesinlikle bu (elçilerin takipçilerinden oluşan) ümmetiniz bir tek ümmettir ve Ben de sizin (bir tek) Rabbinizim: şu halde Bana karşı sorumluluğunuzu yerine getirin!” (Müminun 52)

--Şüphesiz sizin dininiz tek bir dindir. Ve ben de sizin rabbinizim, (Azabımdan) korunun.

10-Bu (emre) karşın, onlar aralarındaki birliği darmadağın edip (hakikati) parçaladılar: Artık her hizip elindeki (parçayla) övünmekte! (Müminun 53)

--Onlar dinleri hususunda parçalara bölündüler. Her gurup kendinde ki, (fırka, mezhep, tarikat ile) iftihar ettiler (Övündüler.)