Geçen haftaki yazımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Hazret-i Eyüp’ün teslimiyeti, Rabbimizin iyileşmesi için yerden su çıkararak, ayağını yere vur demesiyle şifaya dönüşüyor. Bizlere de dua, sabır ve şükürle birlikte, Hazret-i Eyüp gibi hazırdan bir şey beklemeyerek, gayretle isteklerimize ulaşmak için, ayağımızı yere vurmakla işe başla mesajı veriliyor.

Kur’an’da her türlü hastalık ve engeller için farklı sözler kullanılıyor. Körlük Kur’an’da en çok adı geçen hastalık sebebidir. Görme engelli kavramı âmâ ve ekmeh kelimeleri ile ifade ediliyor. “ekmeh kelimesi; Hazret-i İsa’nın körleri iyileştirmesi, bağlamında geçmektedir. (Al-i İmran, 3-49; Maide, 5-110)” ayrıca Hazret-i Yakup’un gözünü kaybetmesinden, (Yusuf, 12-84) iyileşmesinden, söz edilmektedir. (Yusuf, 12-93)

Görme engellilikten söz eden 24 ayetin 15’i fiziksel anlamda körlükten, 5 tanesi, benzetme anlamında körlükten, 4 tanesi ahirette görememekten bahsetmektedir. Abese suresinin ilk 12 ayetinde de görme engelli sahabe Abdullah İbn-i Mektum ve Peygamber Efendimiz arasında geçen hadise anlatılmaktadır. Halil Bektaş, Kur’an’ın özürlülere bakışı, Cumhuriyet Üniversitesi yüksek lisans tezi sayfa 23’te Abese suresi ve görme engelli sahabeye ayrıntılı şekilde yer verilmiştir.

Kur’an’da Yusuf suresi Hazret-i Yakub’un hayatına ışık tutmaktadır. Hazret-i Yusuf oğlu Bünyamin’in Mısır’da tutulduğunu haber alınca Yusuf ile ilgili üzüntüleri tazelenir ve ağlamanın şiddetinden gözlerine boz gelir. Bazı İslam büyükleri gözüne inen bu bozun, günümüz tıp tabiriyle katarakt olduğundan bahsederler. Müfessir Razi, göze boz gelmesi, görmeyi engelleyecek kadar gözyaşı ile kaplanması, gözün geri açılması ise üzüntünün ortadan kalkmasıdır, diye ifade eder. Hazret-i Yusuf kıssasından alacağımız ibretler; Hazret-i Yakup, Yusuf’u için ağlar. Bu ağlamanın abartı olduğunu söyleyen evlatlarına ise, “Ben sıkıntımı üzüntümü sadece Allah’a şikâyet ediyorum…” (Yusuf, 12-86) demek suretiyle, bize, musibet ve sıkıntılardan dolayı, Allah’ı insanlara şikâyet etmenin, caiz olmadığı fakat hâlini Allah’a arz etmenin doğru olabileceği, dersini vermiştir. Hazret-i Yakup, Yaratıcısına tam bir güven içinde ümitvar olarak, evladına kavuşacağını bilmiş, bize hangi durumda olursak olalım, Rabbimizin yardımının geleceğinin mesajını vermiştir. Hazreti Yakub’un, oğlu Yusuf’a olan sevgisini Peygamberlikle bağdaştıramayan İmam Rabbani; Hazret-i Yusuf’un babasını cezbeden güzelliklerin, dünyevi güzelliklerden dolayı olmadığı, aksine uhrevi güzellikler olduğunu bildirmiştir. Yusuf suresinden birtakım ikazlar alarak rahatladım. “Her sıkıntı bir gün sona erecek, üzülenler elbette bir zaman gelecek mutlu olacak, kaybolan ve özlenen mutlaka geri dönecek veya sen ona kavuşacaksın, bazı gördüğün rüyalar gerçek olacak.” “Rabbimiz olmayacak hiçbir güzelliğin rüyasını gördürüp, hayalini kurdurmazmış.” der hikmet ehli büyükler. Hazret-i Yusuf babasından ayrı kaldı, kuyuya atıldı, pazarda satıldı, iftiraya uğradı, yıllarca hapis yattı, sonunda kendisi ailesiyle birlikte tahtına kurulu hâlde şu cümleleri kullandı. “Şüphesiz Rabbim bilen, hikmet sahibi olandır”. Yusuf, 10. Muhiddin Arabi der ki; Allah verirse engelleyecek yok, engellerse verebilecek yok.

Bazı âlimler Hazret-i Musa’nın kayınpederi, Hazreti Şuayb’ın da görme engelli olduğunu söylese de yaptığım araştırmalara göre hiçbir kaynakta, Hazret-i Şuayb’ın görme engelli olduğuna rastlamadım. Hasan el-Basri Hazreti Musa’nın kayınpederi hakkında, “O dinini Şuayb Peygamber’den öğrenmiş, bir kimseydi.” diye bildirir. İbn-i Abbas’a göre, “O kimse Hazret-i Şuayb’ın kardeşinin oğlu Birun’dur.” diye cevap verir. Bahsedilen, 7 kızı olan, Hazret-i Musa’ya kızının bir tanesini veren kişinin görme engelli olduğu ancak, Hazret-i Şuayb olmadığını görüyoruz.