Bize insan lazım.

            Çünkü insan Allah'ın yarattığı şaheserdir.

            İnsan denen varlığın atığı olmaz. Allah yarattığı insandan ümidini kesmemişse biz hiç kesemeyiz. Bu bilinç ve şuurla insana yaklaşmasını bilmeli ve “Önce insan!” diyebilmeliyiz.

            Allah yarattığı her zerreyi insanın hizmetine sunmuş. Bize ne oluyor peki insanın elinden herşeyi alma gayreti içerisinde oluyoruz. İnsan insanı kıskanıyor,  yerin dibine batırıyor, özgürlüğünü kısıtlıyor, sürekli açıklarını arıyor, öldürüyor, yasak koyuyor, kavga ediyor ve bir türlü geçinemiyor?

            Peki neden?

            Neden insan doğan insan insani değerler üretmede zorlanıyor dersiniz?

            Rabbimiz Kur'an'ın bir çok yerinde insanın nankör olduğundan, pek aceleci olduğundan, isyankar olduğundan ve günahlara meyilli bir varlık olduğundan bahseder.

            Allah, ahlak ve ahiret bilinci yerleşmemiş bir insandan elbette iyilik ve güzellik adına bir şey beklemek doğru değildir.

            İnsan değerli ve erdemli olan şeylere yatırım yapmalı ki insanın yapıp ettiklerini herkes hayranlıkla izleyebilsin. Bunun içinde insanın erdemli, değerli, kalıcı ve ebedi olana yatırım yapması gerekmektedir. Peki bir insan bunu nasıl başarmalıdır sizce?

            Bir insanın erdemli bir şahsiyet olabilmesi için; öncelikle tasavvurunu insanileştirmesi gerekir. Tasavvurun insanileşmesiyle kalp insanileşir. Kalbin insanileşmesiyle organlar insanileşir. Organların insanileşmesiyle davranışlar insanileşir. Ve davranışların insanileşmesiyle karakter insanileşir.

            Unutmayalım ki tasavvurlarda/bilinçlerde ki bir milimetrelik sapmalar düşünceler/fikirlerde metrelerce sapmalara, düşünce ve fikirlerdeki metrelerce sapmalarda iş, oluş ve eylemlerde kilometrelerce sapmalara sebebiyet verir.

                Cengiz AYTMATOV der ki;  “İnsan için en zor olan şey, her gün insan kalmaktır!”

                Cidden bu kadar zor mu her gün insan kalmak?

                Herşey prim yapar da neden insanlığımız prim yapmaz?

                Herşey değer bulur da neden insanlığımız değer bulmaz?

                Her sektör gelişir ama neden insanlığımız gelişmez?

                Haberlere bir bakarsınız her sektör kendini yeniler ve geliştirir. İnşaat, tıp, bilgisayar, sanat, otomobil alanında, ziraat sahasında, harp sanayiinde vs kısaca her alanda kim ki yeniliklere ayak uydurmaz, teknolojiye bigane kalırsa tutunamaz, kaybeder ve kaybolurlar.

                Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ Diyanet İşleri Başkanı iken Ankara'da 81 İlin Müftülerinin katıldığı bir toplantı da 'Biz Müslümanlara düşen sorumlukluklar neler?' onlardan bahsederek şu değerlendirmelerde bulunmuştu:

            "Birer Müslüman olarak diğer insanlarla, eşyayla, tabiatla hatta topyekûn hayatla olan ilişkilerimizde de ciddi bir ritim bozukluğuyla hatta bir eksen kaymasıyla karşı karşıyayız. Hakikaten gözümüzün önünde cereyan eden ve sık sık bizlere 'Nereye gidiyoruz?' dedirten soruların peşine takılarak derin bir hesaplaşmayı, derin bir yüzleşmeyi, kayıp ve ihmallerimizi gözden geçirmeyi kararlılıkla göze almak zorundayız. Kardeşin kardeşle olan ilişkilerindeki dikkatsizlik, ölçüsüzlük, savrukluk ve özensizliğin bugün Müslümanlar için artık acı veren birer yük olmaya başladı!”

                Çok yerinde tesbitlerin altına imza atmamak mümkün değildir.

                Allah bilinci, ahiret bilinci ve ahlak bilinci kaybolmuş bir kimsenin elbette ki eksen kayması yaşaması ve ritim bozukluğuna tutulması kaçınılmazdır.

                Bizler insan doğmuşuz. İnsan kalmayı, insanca değer üretmeyi ve insanca ölmeyi becermiyorsak en başta sorunu kendimizde aramalı ve hayat felsefemizde referans aldığımız unsurları tekrar gözden geçirmeliyiz.

                Burada Bosna Lideri ve bilge bir kişilik olan  Aliya İZZETBEGOVİÇ'e kulak verelim:
             “Şiddet ve suç üzerine kurulan ırkçılıkların geleceği yoktur… Bizler insan olmaya ve insan kalmaya çalıştık ve başarılı olduk. Ancak bunu düşmanlarımızdan dolayı yapmadığımızın altını çizmeliyim. Kendimizden dolayı insan kalmaya çalıştık, onlardan dolayı değil. İnsan olmak ve insan kalmak, Allah’a ve kendimize karşı sorumluluğumuzdur! ”

            İnsan'ın insanca bakabilmesi için İslam'a ihtiyacı vardır. İnsan'ı insan yapan tüm hayatiyet arz eden unsurlar İslam'da mevcuttur. Bunun için üç şey yapılmalıdır.

            1- En son din olan İslam'ın ana kaynağı olan Kur'an'ı referans almak.

            2- Gökyüzünün öğrencisi yeryüzünün öğretmeni olan peygamberimizi örnek almak.

            3- Akıl, vahiy ve bilim üçlüsünün işbirliğini sağlamak.

            Kısaca; İnsan ve İslam, iki vazgeçilmez unsur. Ruh ve beden gibi, et ve tırnak gibi, su ve toprak gibi. İnsanın aradığı İslam ve İslam’ın aradığı ise insandır. Bu iki sevgilinin buluşmasıyla İMAN ortaya çıkar. İnsanın İslam’ı yaşamasıyla AMEL, bilmesiyle İLİM, görmesiyle İHSAN, tanımasıyla İRFAN, yaşamasıyla TAKVA ortaya çıkar.

            İlk ve son duamız şudur: 

            “İnsanımızı İslamsız ve İslam’ımızı insansız bırakma Allah’ım!’