Biz bize yeteriz. Yeter ki ben değil biz bilincini geliştirelim.      Bugünümüz dünümüzden daha iyi.

            Yarınlarımız da bugünlerimizden çok daha iyi olacak. Zira  modern batı'nın güttüğü politikalar iflas etmiştir. Son yüzyılın en büyük handikaplarından ve açmazlarından olan teröre kapı aralamak, ırkçılık denilen illet ile başa çıkacak irade ortaya koyamamak ve mültecilik gibi sorunlarla yüzleşmekten kaçınmak güç sarhoşluğunun göstergesidir.

            Kıyıya vuran Aylan bebeğin cesedi...

            Sırbistan sınırından Macaristan’a girişi sırasında oğlunu sırtında taşıyarak polislerden kaçmaya çalışan bir babaya çelme takan ve mülteci çocuğu tekmeleyen Macar gazeteci Petra Laszlo’nun görüntüleri...

            Ülkelerinde ki savaştan kaçan ve lastik botla Yunanistan'ın Koyun Ada'sına çıkmayı başaran ama Yunan askerleri tarafından tekrar denize atılarak boğulmaya terk edilen 40'a yakın mültecinin dıramları...

            İnsan olanın yüreğinde derin yaralar açan bu görüntüler unutulur mu hiç?

            Ya bugün durum farklı mı dersiniz?

            Birkaç gündür İngiltere'de okuluna gidip gelirken Cemal Adlı Suriye'li mülteci bir öğrencinin ve kız kardeşinin  tartaklanması görüntüleri yürek burkuyor.

            Bu tür görüntüler ne ilk ve ne de son olacak. Merhametin kol gezdiği bir dünyada insan insana yurt ve sığınaktır. Merhametli insan, bütün varlığa yar ve yardımcıdır. Bunu kutsalla bağı kopak olan zihniyetler idrak edemezler. 

            Kendimize gelmemiz gerekiyor. Yüreksel kuraklığın küresel kuraklıktan bin kat daha beter olduğunu, tüm dünyanın adalete, merhamete, erdeme, kardeşliğe ve iyiliğe muhtaç olduğunu idrak etmemiz gerekiyor.

            Hakkı haykırmak, hak namına da olsa haksızlığa tapmamak ve hakkı tutup kaldırmak...

            Bizim işimiz olmalı bu soylu başkaldırı...

            Hem de tüm zalimlere karşı..

            Psikiyatrist Prof. Dr. Kemal SAYAR Der ki;

            “Dünya merhamet eksikliğinden can çekişiyor!”

            “Devrimlerin fitilini soylu ruhlar ateşler, tarihi buldukları dünyayı daha da güzelleştirmek isteyen iyimserler yazar!”

            “Ümit ve iyimserliği birer mücevher gibi ruhunda gezdiren insanlar sayesinde dünyanız güzelleşir. Onların yeryüzüne vuran ışığı; bize adaletin, eşitliğin, saygının hala mümkün olduğunu, istersek kötülüğü değiştirebileceğimizi telkin eder. Ümidi diri tutan ise, yeryüzünde merhametin varlığıdır!”

            Birisi merhamet mi dedi?

            Üstad Necip Fazıl'ın Reis Bey adlı eserinden uyarlanmış bir sinema filmi vardı. Hepimiz biliriz. İdamlık gencin sözlerinden esinlenen Reis Bey şunları söylüyordu:

            “İnsandaki kötülük iktidarını döve döve pekiştirmek yerine, hohlaya hohlaya yumuşatmak. Merhamet! Hava gibi, su gibi muhtaç olduğumuz iksir... Baş aşağı bir cemiyeti, baş yukarı edecek bir kudret. Acımasızca idama götürdüğüm çocuk; bana "Buz çölünde yol alıyorsunuz!" demişti. Hepimiz, bütün insanlık buz çölünde yol alıyoruz! Aldığımız nefesler bile, sipsivri kayalar şeklinde donuyor!”

            Merhametsizlerin kol gezdiği ve güç sarhoşluğu yaşadığı bir dünya da insanlığı düzlüğe çıkaracak olan  bir formül mutlaka vardır. İnsani olan, islami olan, imani olan, irfani olan, vicdani olan ve fıtri olan ne varsa bunlara yatırım yapanların yüzleri güldürdüğü bir dünyaya ihtiyaç vardır.

            İnsanlığın yüzünü güldürmek gerek.

            İnsanı düzlüğe çıkarmak ve ona nefes aldırmak gerek.

            Tabiki tüketerek değil üreterek, taklid ederek değil tahkik ederek, yatarak değil çalışarak, gazap ve öfke ile değil sevgi ve merhametle, dışlayarak değil kucaklayarak, nefret ettirerek değil sevdirerek, kabuğa değil öze yatırım yaparak, cürufa değil cevhere yönelerek!..

            Ankara Ünv. İlahiyat Fakültesinden Prof.Dr. Hasan Onat Hocamızın bir konferansından şu notları dikkatinize sunuyorum dostlar!

            “Yeryüzünde 1 milyar 600 milyon Müslümanın yaşıyor. Ve bu rakam gittikçe artıyor. Şu anda her birinizin cebinde akıllı telefonlarınız var. Bu telefonları icat edenler Müslümanlar mı? Kullandığımız bilgisayarı icat eden kim? Müslüman mı? Kullandığımız arabaların patentleri de bize ait değil. Bence zihninizin en arka notlarına yerleştireceğiniz bir tespit; Üretmeksizin tüketmek en hafifiyle ahlaksızlıktır. Ben dahil hepimiz bu ahlaksızlığın muhatabıyız. Cebimizdeki telefonların bize verdiği ilk mesaj budur. Niye içimizde bu telefonların daha gelişmişini, daha insani ve teknolojik olan bir takım şeyleri üretenleriniz çıkmasın ki? Siz bir takım insanlardan daha mı az zekisiniz? Ama bizim eğitim sisteminin en ciddi açmazı öğrenilmiş çaresizliktir. Biz insanlığın kaderini değiştiren bir milletiz ama şu anda öğrenilmiş çaresizlik bizim beynimize, bilinç altımıza, 'biz adam olmayızı' yerleştirdi. Bunu kırmanın yolu birey olarak kendinizdir. Eğer bundan rahatsızsanız başkasından bir şey beklemeyin, başkasının size izin vermesini beklemeyin!”

            Ne dersiniz?

            “Biz adam olmayız!” demeye devam mı?

            Yoksa!

            Bize adam gibi adamlar mı lazım artık?