BM, Gazze'deki Toplu Mezarlar İçin Soruşturma Çağrısında Bulundu BM, Gazze'deki Toplu Mezarlar İçin Soruşturma Çağrısında Bulundu

Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD), "İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarına ilişkin danışma görüşü" duruşmaları devam ediyor. Hollanda’nın Lahey kentindeki Barış Sarayı’nda düzenlenen duruşmaların 3’üncü gününde Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Lana Nusseibeh konuştu. Lana Nusseibeh, konuşmasında uluslararası hukukun eşitliğine değinerek, "Uluslararası hukuk alakart menü olamaz. Herkese eşit şekilde uygulanmalı ve 70 yılı aşkın bir süredir devam eden Filistin sorunu ve adaletsizliğin oluşturduğu gölgede bu daha da elzemdir" dedi. BAE'nin adil ve kalıcı barışa giden tek yolun, başkenti Filistin halkının uzun süredir inkar edilen kendi geleceğini tayin etme hakkının Doğu Kudüs olan 1967 sınırları temelinde, bağımsız ve egemen Filistin devletiyle yerine getirilmesi ile mümkün olduğuna inandığını söyledi.
İsrail’in ihlallerinin giderek daha kötü bir hal aldığı ve alarm verdiği bir durumda olduğunu vurgulayan Nusseibeh, işgal edilmiş Filistin topraklarındaki durumun geçtiğimiz yıl boyunca hızla kötüye gittiğini ifade etti. BAE’li Büyükelçi, "Gazze’deki insanların acı çekme düzeyi insanlık tarihinin nadir görülen bir noktasında. İsrail, Filistin halkına toplu cezalandırma politikası uyguluyor. Bu son gelişmeleri, Genel Kurul tarafından yöneltilen soruların özündeki ihlallerin durağan olmadığının altını çizmek için anlatıyorum. On yıllardır süren insanlıktan çıkarma, mülksüzleştirme ve umutsuzluğun ardından İsrail tarafından yapılan endişe verici bir şekilde kötüleşiyor. Onlarca yıl süren şiddetli insanlıktan çıkarma, mülksüzleştirme ve umutsuzluğun ardından İsrail işgalinden kaynaklanan ihlaller endişe verici bir hızla kötüleşiyor" dedi.
Lana Nusseibeh, özel erişim garantisi de dahil Kudüs’ün eşsiz karakterinin özel yasal yükümlülükler doğurduğunu dile getirdi.

"İsrail, Müslüman ve Hristiyanların kutsal yerlere erişimini engelledi"
İsrail’in Batı Şeria’daki ihlallerine değinen Lana Nusseibeh, “İsrail, Ürdün ve Vatikan ile yaptığı anlaşmalarla tarihi statükoyu ve Kudüs'teki kutsal yerlere erişim özgürlüğünü taahhüt etti. Bu nedenle, İsrail’in Kudüs’ün özel durumuna zarar veren ve kültürel mirasını silen tedbirler alması ve almaya da devam etmesi son derece endişe verici” ifadelerini kullandı.
İsrail’in sürekli olarak kutsal mekanlara müdahale ederek ve kutsal mekanlara erişim özgürlüğünü engelleyerek yükümlülükleri ihlal ettiğini dile getiren BAE’li Büyükelçi, “İsrail 1967 yılında başladığı işgalinden bu yana Müslüman ve Hristiyanların kutsal mekanlarında ibadet etmelerini engelledi” açıklamasını yaptı.

"İsrail’in Doğu Kudüs idaresi, Filistin topraklarını ilhak ettiği anlamına gelmektedir"
İsrail’in Gazze kuşatmasını sona erdirmesi gerektiğini dile getiren Nusseibeh, insani yardımın girmesi ve Filistin nüfusunun zorla yerlerinden edilmesine son vermesi gerektiğini kaydetti. Yasa dışı yerleşimcilerin Filistin topraklarından çıkarılması gerektiğini kaydeden Büyükelçi Nusseibeh, yerleşimcilerin şiddet olaylarının da engellenmesi çağrısında bulundu. Nusseibeh, ülkelerin İsrail’in ihlallerini sonlandırması için iş birliği yapması gerektiğini kaydederek “İsrail’in Doğu Kudüs idaresi, Filistin halkının kendi geleceklerini tayin etme hakkına sahip olduğu toprakları ilhak ettiği anlamına gelmektedir. Uluslararası hukuk bu konuda son derece nettir. Doğu Kudüs’ün statüsünü etkileyen ya da değiştirmeyi amaçlayan İsrail tarafından alınan tüm önlemler hükümsüz ve geçersizdir, hukuki etkisi bulunmamaktadır. İsrailliler ve Filistinliler bağımsızlıkları, müreffeh ve güvenli devletlerinde yan yana başarılı olmalıdır” dedi.

"Filistin devleti için müzakere edilmiş bir çözüme ulaşmak için geniş bir uluslararası destek var"
Birleşik Arap Emirlikleri’nin ardından ABD Dışişleri Bakanlığı Hukuk Danışmanı Richard Visek söz aldı. Visek, ABD’nin sadece mevcut krizi ele almak için değil aynı zamanda İsrailliler ve Filistinliler için bölgede kalıcı barışı sağlayacak siyasi çözüme ulaşmak amacıyla Filistin, İsrail ve bölge ülkeleriyle yoğun bir şekilde görüşmeler gerçekleştirdiğini söyledi. Visek, “Filistin devleti için müzakere edilmiş bir çözüme ulaşmak için geniş bir uluslararası destek var” dedi. “Barış için toprak” ilkesinin Oslo Anlaşmaları’nda Filistin ve İsrail tarafından kabul edildiğini hatırlatan Visek, “Bu ilke, kalıcı bir barışa ulaşmanın tek yolu ve ABD'nin devam eden çabalarının çerçevesi olmaya devam etmekte” dedi. ABD’nin mahkemenin hukuk ihlalleri konusunda karar vermemesi gerektiğini savunmadığını kaydeden Visek, danışma rolünü yerine getirirken BMGK’nin Aralık ayında iki devletli çözüm ihtiyacını yineleyen kararı da dikkate alarak ne ölçüde harekete geçtiğini göz önünde bulundurması gerektiğini kaydetti. Visek, “İsrail’in Batı Şeria ve Gazze’den çekilmesine yönelik çağrı İsrail’in gerçek güvenlik ihtiyaçlarının dikkate alınmasını gerektiriyor” diyen Visek, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“7 Ekim’de hepimize bu güvenlik ihtiyaçları hatırlatıldı ve bu ihtiyaçların gerekliliği devam ediyor. Ne yazık ki, bu ihtiyaçlar, katılımcıların çoğu tarafından göz ardı edildi.”

"Müzakereler kalıcı barışa giden bir yoldur"
"Çatışmanın sona erdirilmesi için yürütülen müzakereler anlamlı bir şekilde ilerleme kaydedilmemesi durumu devam etmemeli. Bu çatışma şiddet ya da tek taraflı eylemlerle çözülemez. Müzakereler kalıcı barışa giden bir yoldur" diyen Visek şöyle konuştu:
"Hamas’ın rehin almaları, Gazze’deki Filistinlilerin çektiği acılar, Barı Şeria’daki şiddet ABD’nin Filistin halkının geleceğini tayin etme hakkını tam olarak hayata geçirmesini de içeren nihai barışa varılması kararlılığını pekiştirmektedir. Mevcut kriz, güvenli bir İsrail'in yanında güven içinde yaşayan bir Filistin devleti ile nihai barışın sağlanmasına yönelik hayati ihtiyacı gözler önüne sermektedir."